DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI “ÂMENTÜ’YÜ BİLMEYEN”, “MÜSLÜMÂNLAR(!)” TÜREDİ!..* “Ey îmân edenler; Yahûdî ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu doğruya iletmez.” (Kur’ân-ı Kerîm; Mâide Sûresi, âyet: 51)
* “Ey îmân edenler! Eğer kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, sizi îmânınızdan çevirirler, kâfir ederler!.” (Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet 100)* “Ey îmân edenler! Sizden olmayanları dost edinmeyin! Sizi şaşırtmakta kusur etmezler, işlerinizin sarpa sarmasını arzu ederler. Görmüyor musunuz buğzları ağızlarından taşmakta. Sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. İşte size âyetleri açıkça bildirdik, eğer akl ederseniz.” (Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet 118)* “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahûdîler ve ne de Hıristiyanlar, asla senden râzı olmazlar.” (Kur’ân-ı Kerîm; Bakara Sûresi, âyet: 120’den)* “Zulmedenlere meyletmeyin (yakınlık göstermeyin) ki, size ateş dokunur ve Allah’tan başka dostlarınız da yoktur, sonra kurtulamazsınız” ( Kur’ân-ı Kerîm; Hûd Sûresi, âyet 113)* “O, dünyaya meyletti ve nefsinin hevâsına uydu. Onun ibret verici hâli, üstüne varsan da, kendi hâline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzer.” (Kur’ân-ı Kerîm; Â’raf Sûresi, âyet 176) * “El vahdetü rahmetün ve’l-fırkatü azabün (Birlikte râhmet, ayrılıkta azâb vardır.)”, “Zâlime yardım eden, ondan zarar görür.”, “Bir zâlime yardım edene Allahü teâlâ o zâlimi musallat eder.”, “Münâfığın alâmeti üçtür: 1-Konuştuğu zaman yalan söyler…”, “İnsanların en şerlisinin kim olduğunu söyleyeyim mi? (…) Dîni âlet ederek dünyalık kazancı peşinde koşandır.” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi vesellem
”)* “Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Mademki böyledir, o hâlde Allahü teâlâya ibâdet edenlerle beraber bulun, onları sev!”
(İmâm-ı Şâfiî “rahmetullahî aleyh
”) * “Yeryüzündeki 1,5 milyar Müslüman bir araya toplanmalı. Bakınız bu Siyonistler, kendi ülkelerini birleştiriyor, Avrupa Birliği’ni kuruyor. Bize gelince, Osmanlı’yı yıktığı yetmiyor, şimdi de Türkiye’yi parçalamak istiyorlar.” (Prof. Dr. Necmettin Erbakan-TBMM, 1991)* “İyilik yapmak iyidir. Fakat en tehlikelisi, kötülüğe alet olmaktır.” (Dr. Enver Ören; Sohbetler-14.11.1993)* “Müslüman akıllı olmalı, ilm-i siyaseti bilmeli. Duyguları ile değil, aklı ile hareket etmeli. İslâm düşmanlarının kurduğu tuzakları fark etmeli ve o tuzaklara düşmemelidir.”
(Nuri Elibol-Türkiye Gzt. 20.08.2013, s. 12)*
“Âmentü: Îmân etmek için inanılması lâzım olan esaslar. Îmân esaslarını kendinde toplayan kelime veya söz. Îmânlı olmanın altı şartı. Âmentü’de bildirilen altı şeyin mânâlarını bilip, beğenip, kabul eden kimseye Müslüman denir.”
(Sözlük)*
“Âmentü ve mânâsı: Âmentü billâhî ve melâiketihi ve kütübihi ve rusûlihi vel yevmilâhiri ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi minellahi teâlâ vel-ba’sü ba’del mevti hakkun eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlühü (Allahü teâlâya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaderin, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna îmân ettim. Öldükten sonra dirilmek haktır. Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın Allah’ın kulu ve resulü olduğuna şehadet ederim). Müslüman ana-babanın çocuğu âkıl bâliğ olduğu zaman yalnız ‘Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah’ demekle Müslüman olmaz. Îmânı bilmesi, anlatması lâzımdır. Îmânı anlatmak demek, inanılacak altı şeyi anlamak, sorunca söylemek demektir. Yâni Âmentü’yü okumak, anlamak lâzımdır.”
(İbn-i Âbidîn)* “Îmân; dinden olduğu, yani inanılması lâzım olduğu bildirilen şeyleri, kalbin tasdik etmesi, kabul etmesi, inanması demektir. Kalbin inandığını, dil ile söylemek de lâzımdır. Dinde inanılması lâzım olan şeylerden, bir tanesine bile inanmamış veya şüphe etmiş ise veya beğenmemiş ise îmânı gider. Kâfir olur. Cehennemde ebedî kalır. Îmânı, îtikâdı düzelttikten sonra, fıkıh ahkâmını, yani dinimizin emrettiği ve yasak ettiği işleri öğrenmek, muhakkak lâzımdır. Farzları, vacipleri, helâl ve harâmları, şüphelileri, sünnet ve mekruhları… lüzumu kadar öğrenmeli ve bu bilgiler ile hareket etmelidir.”
(îmâm-ı Rabbânî-Mektûbat/266)* “Kelime-i Tevhidin ikinci bölümünü yani ‘Muhammed Allah’ın resulüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden (söyleyen) kimseler (Hıristiyan ve Yahudiler)e de Cennet vardır.”, “Herkes Kelime-i Tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta Kelime-i Tevhidin ikinci bölümünü, yani ‘Muhammed Allah’ın resulüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır.” (F. Gülen-“Kozadan Kelebeğe; s. 131”, “
Fasıldan Fasıla”)
* “Îmân esasları, muhakkikin yaklaşımı ile dört asla irca edilebilir ki, bunlar; Allah’a, âhirete, peygamberlere îmân; bir de ubudiyet ‘veya’ adalettir.” (F. Gülen-Ailem Gazetesi; 16.04.2005)* “Vahye dayalı, hayatın her alanını kuşatan İslâm’ı tehlikeli ve millî birliğe zarar verici buluyorum.”
(F. Gülen-2006 yılı; İlk Abant Toplantısı Mesajı)* “Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir…”, “ Mutlak hakikat Allah’tır.”, “…şiirin gâyesi, ilk dayanak ve çıkış noktası olarak din temeline muhtaçtır. Şâir, madde değil de mânâ hâlinde câmi kapılarının önünü dolduran Allah dilencilerinin en güzelidir.” (N. Fâzıl Kısakürek-Çile; s. 372, 373, 387’den.)* “Şâir, milletin göğsünde kalbi gibidir; şâiri olmayan bir millet, bir yığın topraktır.”
(M. İkbal) * “Şiiri olmayan bir dâvânın, başarı şansı yoktur.” (Suphi Saatçi-Kerkük Güldestesi) * “Şiir; bir sahrada milletin nazarından olmayan çiçekleri, bir buket hâlinde yoğun güzellikleri ile karşımıza çıkarma sanatıdır.”
(A. Tevfik Ozan)* “Türk; şiirle düşünür, şiirle konuşur. Biz Târihimizi şiirle yazmışızdır. Meselâ, yemek anlatmışlar şiirle. Ahmed Yesevî bize, dînimizi şiirle anlattı. O’nun öğrencileri Anadolu’ya geldiler. Yûnus Emre’ler, Hâcı Bektaşî Velî’ler, Hâcı Bayram’lar… şiirle anlattılar. Ahmed Yesevî Hazretleri, bir tekke şeyhidir. Türkler; tekkeden, tasavvuftan, gönülden ve şiirden Müslüman olmuşlardır. Daha sonra ilmî kimliğini ön plâna çıkaran büyük insanlarımız, bilim insanlarımız da şiir yazmışlardır.” (Prof. Dr. Dursun Ali Tökel-Yeni Akit Gazetesi; 09.12.2019, s. 6) aygıdeğer Okuyucularımız!..Bilindiği üzere; beşeri hayâtımız yanında son yıllarda ülkemiz çevresinde ve içeride meydana gelen “
siyasî gelişmeler”, bizlere “
Îmân ve İnanç Esasları”nda ne kadar sağlam temeller üzerine dayanmamız gerektiğini bir kere daha göstermiştir.Yine malûmları olduğu üzere, “
sahtekâr ve art niyetli” sözde “
Din Adamı” kisveli “
Fetullah Gülen” gibi, “
Kalkancı”, “
Evrenos” gibi şeytânlara satılmış bâzı kişiler; 14 asırdan beridir doğru bilinen “
Amentü” gerçeğinden insanlarımızı uzaklaştırmak için, olmadık kılıklara girmekte ve kişilerin yetersiz bilgileri üzerine kendi zehirlerini ekmektedirler.Bunun bir neticesi olarak da “
Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Sn. Ali Erbaş Hoca””nın; Almanya’nın başşehri Berlin’deki “
Türk Şehitlik Camii Konferans Salonu”nda, “
Hedef Kitle: Gençlik” mevzusunu anlatırken dile getirdikleri çok önemli bir husus, “
gün gibi sırıtmakta” ve mânen kalbleri yaralamaktadır. O da şudur:
“Türkiye’de ankette soruyorlar: ‘Müslüman mısın?’ ‘Müslüman’ım’ diyenler, yüzde 98. ‘Âhirete inanıyor musun?’ ‘İnanıyorum’ diyenler yüzde 90. Bu nasıl bir şey? Nasıl Müslümanlık?.. Âhirete inanmayan birisi, Müslüman olamaz zaten!..” (Fazla bilgi için bkz:
Türkiye Gazetesi-11.12.2019, s. 8;
Yeni Akit Gazetesi-11.12.2019, s. 2)
aygıdeğer Okuyucularımız!..Yıllar önce yazdığımız gazetelerde “
Köşe Yazarı” olarak ele aldığımız ve kitaplarımızda işlediğimiz konulardan biri de hep “
îmân” mevzuu olmuştur.Yukarıda “
serlevha” hâlinde sunduğumuz “
âyet-i kerîme”, “hadîs-i şerif” ve “
Evliyâ” sözlerinden de anlaşılacağı üzere; hak olan, doğru olan bilinirse, “
İki/Dû Cihân Saâdeti”ne götüren yolda karşılaşılacak yanlışlar ve bozuk istikametler kolayca tespit edilebilir…Demiş ve sonra da bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımızı Okuyucularımız ile paylaşmıştık. Önce bunları Sizlere de şöylece bir arz edelim, akabinde de “
Muhterem Diyanet İşleri Başkanı”mızın bu acı tespitleri karşısında “şiir” olarak dile getirdiğimiz tepkilerimizle başbaşa bırakalım istiyoruz… Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = ( 1 ) = = = Çift dünyâ saâdeti, "6 Şart"a bağlıdır;Bu "6 Şart"ın adı, "Âmentü"dür îmânda;Sanma ki büyük zorluk, hem örümcek ağlıdır:Saâdet anahtarı, bir tektir dûcihânda, Resûlullah dilinde, haberi var Kur'ân'da... "Allah'a İnanmaktır”, şartların birincisi;Dört âyetlik İhlâs'da, îtikâdlar incisi;Her kula bu ilk emir, hem beyaza-zencisi: Saâdet anahtarı, bir tektir dûcihânda,Ârâf 158, Allah-Resûl bir ânda... "Meleklere İnanmak", şartların ikincisi, "Nûrânî varlık" onlar, "Cibrîl" de habercisi, "Erkek-dişili" değil, günâhsızlar öncüsü:Saâdet anahtarı, bir tektir dûcihânda,Melekler hizmet ehli, her daim bu zamanda... "Kitaplara İnanmak" üçüncüsü şartların, "4 tanesi büyük"tür, gelmiş tüm kitapların, "Zebur", "Tevrat" ve "Încîl", ilk "mülga" hitapların:Saâdet anahtarı, bir tektir dûcihânda,"Kur'ân"a inanmayan, ebediyyen zindanda... "Peygamberlere Îmân", şartların dördüncüsü;"Hazret-i Âdem" ilki, insanların öncüsü;Ve "Muhammed Mustafa", halkanın sonuncusu:Saâdet anahtarı, bir tektir dûcihânda, Diyalogcu korkusu, nicedir son zamanda... "Kaza ve kader" işi, Allah'ın irâdesi;"Ezel ve ebed" için, yalnız O'dur adresi;"Ol!.." derse hemen olur, "Yaratan"dır kendisi:Saâdet anahtarı, bir tektir dûcihânda, Şartların beşincisi, "az irâde" insanda... "Âhirete İnanmak", şartların altıncısı;Kabir sonu Kıyâmet, dirilmenin sancısı;Kış sonrası diriliş, bugünün inancısı:Saâdet anahtarı, bir tektir dûcihânda, "Kelime-i şehâdet", ağır gelir Mîzan'da... KAYIKÇ’Ali inanmak, beğenmek-etmek kabûl;Tasdik eylemek kâlbden, dille söylemek makbûl;Söyleyene rehberdir, Cennet'e ede duhûl:Saâdet anahtarı, bir tektir dûcihânda, Gayrisi fayda vermez, kâfirler hep ziyânda... = = = ( 2 ) = = = “Âhireti inkârcı”, “herif-i nâşerif”(*)ler; Sorsan “Müslüman” imiş, yok sorma kahrolursun!..“Îmânın 6 Şartı”, “5” diyor bu herifler…“Âmentü’yü bilmeyen”, “Müslümanlar(!)” türedi; “Helâl-harâm” çal-çırp ye, nasılsa kurtulursun(!)… “Âhireti inkâr” var, “Erbaş” bunu söyledi; Bu “nesil” başka “nesil”, “MEB” bunları peyledi; “TV”si, “Sosyal Medya”; yıllardır hey-heyledi!..“Âmentü’yü bilmeyen”, “Müslümanlar(!)” türedi; “Kul Hakkı”, “Yetim Hakkı”; nice haklar var, yedi!.. “Kanun Dışı” her işin, “temeli”nde bu yatar; “Kamera” yok, “polis” yok; “Kanunları” kim takar; “Allah Korkusu” yoksa, o ülke bir gün batar!..“Âmentü’yü bilmeyen”, “Müslümanlar(!)” türedi; “Adliyeler-Davâlar”, sürüyle katar-katar!.. “Âhireti İnkârcı”, “Kirâmen”i yok sayar;“Çalar-çırpar-hortumlar”, “banka”yı kökten soyar;“Deist”lerden farkı yok, “Ateist”le bir ayar!..“Âmentü’yü bilmeyen”, “Müslümanlar(!)” türedi; “Bunlardan kaçmak lâzım”, “nâr”ı dünyâya koyar!.. “Âmentü” işin başı, “Dînimiz Temel Taşı”;Kim “6”yı “5” yapar, “kalbi temelden şaşı”;“Akıl bâliğ” olmamış, “sabî” kalmıştır yaşı!..“Âmentü’yü bilmeyen”, “Müslümanlar(!)” türedi; “İns-i İblis”tir bunlar, “Şeytânın Arkadaşı!..” KAYIKÇ’Ali yaz-söyle, “Âmentü”yü yaz-duyur;“Ahiret”e “Yok!..” diyen, her gece nasıl uyur?“Ahd-i Misâk Günü”nde, “rûhlar” demişti “Buyur!..”“Âmentü’yü bilmeyen”, “Müslümanlar(!)” türedi; “Âhireti inkâr” var, “Erbaş” bunu söyledi!..-------------------------------------------------------------------------
(*):“Herif-i nâşerif”: Şerefsiz kişi (“
Evliyâ Çelebi” sözü)