DIŞINDA “MİLLÎ ŞUUR”, İÇİNDE “AGOP’İK UR!..” (“Çile” ve “Davam”ı okuyup da hâlen “Agop-Ataç’çı” kalanlara bir “Hicviye”): * “En çok sevdiğim kimse, bana ayıp ve kusurlarımı haber verendir.”,
“Biri benim yanlışımı görür de beni uyarıp o yanlışı düzeltmezse onda hayır yoktur, benden uzak dursun. O kişi beni uyarır ve yanlışın düzeltilmesi konusunda çaba gösterir fakat ben o söze ve kişiye itibar etmezsem, bilsin ki, artık bende hayır yoktur!..” (Hz. Ömer “r. anh”
) * “Saygılı Kardeşim! Kureyş kâfirleri uğursuzluklarını, aşağılıklarını, taşkınlıklarını arttırdığı zamanda, Müslümanları çekiştirici, kötüleyici şeyler uydururlardı.
Peygamberimiz (aleyhi ve âlâ aleyhisselâtü vesselâm) İslâm şâirlerinden birkaçına kâfirleri kötülemelerini emir buyurdu. O şâirlerden biri,
Resûlullah’ın önünde minbere çıktı. Herkese karşı kâfirleri kötüleyen şiirleri okudu. O
Server (aleyhisselâtü vesselâm),
‘Bu kâfirlerin kötülüğünü açığa vurdukça, Rûhul-Kûds (Cebrâil aleyhisselâm)
bununla beraberdir’ buyurdu.”;
“Kitap, altın bir kafes, ilim içinde kuştur/Kafesi satın alan, kuşa sahip olmuştur.” (İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirrûh”
) * “Türkiye’ye gideceğim. Yeryüzünde iki Türk var ise, biri mutlaka benim. Ben Türk’üm, ama Jön Türk değilim.”, “Arabî nübüvvet lisanı, Osmanlıca devlet lisanı, Uydurukça ise cehennem lisanıdır.” (
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh”
Efendi; Van/Başkale, 1865-Ankara/Bağlum, 1943)
* “Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim/Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim! Oysa halis Türk benim, bunlar işgâlcilerim/Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim…”, “Edebiyatımızın münhal memuriyeti, benim nazarımda şâirlikten önce münekkitliktir.” (Necip Fâzıl Kısakürek “r. aleyh”)
* “Türk eriyiz, silsilemiz kahraman/Müslüman’ız, Hakk’a tapan Müslüman…” , “Emr-i bi’l mâruf imiş ehl-i İslâm’ın işi/Nehyedermiş bir kötülük görse kardeş kardeşi!”(
M. Âkif Ersoy; Safahât)
* “Bugün birkaç yüz kelimelik uyduruk, sade suya tirit, canına okunmuş Türkçe ile köy olmaz, kasaba olmaz, medeniyet olmaz. Agop Martayan’ın uydurduğu arı ve duru Türkçe ile İslâmi eğitim olmaz; İslâmî kültür olmaz; İslâmî ilerleme olmaz.” (Mehmed Şevket Eygi “r. aleyh”-
Millî Gazete; 02.01.2014)* “Ben yanlış gördüklerimi eleştirmeye devam edeceğim, yanlış yapan bizdense özeleştirimi de yapacağım. ‘
Yapmayın’ diyoruz ama dinleyen de pek yok gibi sanki… Eee, ne yapalım, sonuçta imtihan oluyoruz.”;
“Toplumu ilgilendiren, toplumun leyh ve aleyhinde olan konularda toplumun bilgilendirilmesi, eleştirilerin açık olması gerekir ki, bu yanlışlar toplumda emsal alınıp, sirayeti engellensin.”, “Bizler adil şahidler olacağız. Kural bu! Hakkı söyleyeceğiz. Kınayanların kınamalarına aldırış etmeyeceğiz. Sözü dinleyecek, işe bakacak, doğrusunu kabul edip, yanlışına karşı çıkacağız.”
(Abdurrahman Dilipak-Yeni Akit Gazetesi; 17.12.2019, s. 9;
19.06.2020, s. 9)* “Dost, kulağa hoş geleni söyleyen değil, doğruyu söyleyendir.” (Prof. Dr. Kurtman Ersanlı)* “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!..” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, sy. 9
) aygıdeğer Okuyucularımız!.. “Millî Gazete”nin şehrimizdeki “
aboneleri”ne tanıtım için ücretsiz dağıtılan “
Millî Şuur Dergisi”nin “
Haziran 2020” tarihli 54’üncü sayısını inceleyince hâtırımıza, yıllar önce okuyup, “
Uydurukça/Arı Dil” anlayışı hakkında tenkît köşe yazıları kaleme aldığımız geliverdi.
(“MİLLÎ ŞUUR” İYİ DE, “BU SÖZCÜKLER” DE NEDİR?..) başlığı altında; “
Denge Gazetesi”nin 13-14 Aralık 2017 günlü nüshaları 13’üncü sayfasında yayınlanan bu makâlelerimizde şunları söylemiş idik:
* “Güzel bir söz; kökü yerde sabit, dalları semâda olan güzel bir ağaç gibidir. Yemişlerini Rabbinin izniyle her zaman verir. Habîs (kötü) bir söz de yerinden sökülmüş, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer.” (Kur’ân-ı Kerîm; İbrahim Sûresi, âyet: 24-26’dan)
* “Habîs söz söylemek, habîs adamlara lâyıktır. Habîs adamlara, habîs kelâm yakışır.” (K. Kerîm- Mevâkib Tefsîri; Nûr Sûresi, âyet: 26’dan)
* “İyi bir iş yapmaya niyet edip de yapamayana, tam bir iyilik yapmış gibi sevâb verilir. Niyet edip yaparsa, on mislinden 700 misline, hatta daha fazla sevâba kavuşur. Kötü bir işe niyet edip de yapmayana, yapılmış tam bir iyilik sevâbı verilir, niyet edip de yapana ise sâdece bir günâh yazılır.” (
Hazret-i Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”; Buharî)*
“Söz ola kese savaşı,söz ola kestüre başı/Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ide bir söz. Kişi bile söz demini, dimeye sözün kemini/Bu cihân cehennemini, sekiz uçmağ ide bir söz.” (Yûnus Emre “r. aleyh”)*
“Edebiyatımızın münhal memuriyeti, benim nazarımda şâirlikten önce münekkitliktir.” (Necip Fâzıl Kısakürek “r. aleyh”;
Ergun Göze-İçimizden 30 Kişi, s. 172
)“
Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir…”, “ Mutlak hakikat Allah’tır.”, “…şiirin gâyesi, ilk dayanak ve çıkış noktası olarak din temeline muhtaçtır. Şâir, madde değil de mânâ hâlinde câmi kapılarının önünü dolduran Allah dilencilerinin en güzelidir.” (
N. Fâzıl Kısakürek “r. aleyh”
-Çile’den)*
“Şâir, milletin göğsünde kalbi gibidir; şâiri olmayan bir millet, bir yığın topraktır.” (M. İkbal)* “Kimi zaman, ciltler dolusu kitabın yapamadığını bir şiir yapar.”
(Namık Kemâl Zeybek-Kültür E. Bakanı) * “Şiiri olmayan bir dâvânın, başarı şansı yoktur.” (Suphi Saatçi-Kerkük Güldestesi)* “Mâziyi günümüze bağlayan köprüdür dil/Dili bozmak isteyen, neye düşman iyi bil!.. Asıl maksat dîne ve târihe saldırmaktır/Yazılmış eserleri, raflara kaldırmaktır… Böylece yavaş yavaş, lisânımız bozulur/Nesil cahil yetişir, ilim-irfân kaybolur…”
(M. Hâlistin Kukul-Türkiye Gazetesi, 26.10.1990)
* “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, s. 9)
aygıdeğer Okuyucularımız!.. Elimizde, bizim de üyesi bulunduğumuz “
ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği”nce çıkartılan bir dergi var: “
Millî Şuur Dergisi”. 11 yıldan beri 3 aylık olarak neşredilen ve elimizdeki Eylül 2017 tarihli nüshasıyla 43’üncü sayıya da ulaşmış olan bu 64 sayfalık, tamamı renkli ve ofset baskılı dergide, “
Millî Gazete İlâhiyatçı Yazarı İsmail Hakkı Akkiraz”ın “
Sahibi ve Başyazarlığı”nda, “
ÖĞ-DER Genel Başkanı Hamdi Sürücü”nün “
Yayın Kurulu”ndaki “ağırlığı” ve “
Mustafa Aydın”ın
“Editörlüğü”nde, genellikle eğitim camiasından öğretmen-yazarların kaleminden çıkma fikir yazıları neşredilmektedir…Bu dergimizin, gerek bir önceki 42’nci (Haziran) sayısında ve gerekse bu son sayısında, başta
“Dernek Genel Başkanı Sn. Sürücü” olmak üzere pek çok “
Öğretmen/Eğitimci Yazar”ın birbirinden güzel ve dikkat çekici konuların işlendiğine ve edinilen çeşitli meslekî tecrübenin aktarılmak istendiğine şâhid olmaktayız…Ancak; gerek kendilerinin eğitim-öğrenimleri boyunca okudukları okuldan ve derslerden ve gerekse okuttukları kitaplardan aldıkları ve hâliyle de TV kanallarından duydukları köksüz, uydurukça (sözümona Arı Dil/Öz Türkçe/Agop-Ataç’ça) “
sözcükler” ile yaptıkları izahlarda, maalesef “
Lozan’ın Gizli Protokol Maddeleri”nden 2 ve 3’üncüsünün oyununa gelindiği görülmekte ve bu hâliyle de “
iyi ve güzele numûne teşkil etmek” yerine “
kötüye örnek” olmak hâli sürdürülmektedir…Bu (42 ve 43’üncü sayı) dergilerde gördüğümüz, okurken âdeta defaatle kahrolduğumuz, millî ve mânevî kültürümüzün katili olarak değerlendirdiğimiz bu “
sözcüklerden” bâzıları:
Amaç: (Sayı: 42’de) sy: 7, 8, 9, 25, 42, 44, 45, 46, 47, 59, 60, (Sayı 43’te) sy: 37, 38, 52
Yaşam: (Sayı: 42’de) sy: 12, 31, 61, (Sayı: 43’te) sy: 16, 17, 35, 36, 52, 53
Bilinç: (Sayı: 42’de) sy: 13, 19, 31, (Sayı 43’te) sy: 29, 37, 38, 47
Yöntem: (Sayı: 42’de) sy: 31, (Sayı: 43’te) sy: 7, 52
Birey: (Sayı: 42’de) sy: 42, 43, (Sayı: 43’te) sy: 8, 13, 35, 37, 45, 59, 60, 61
Özgür/lük: (Sayı: 42’de) sy: 43, (Sayı 43’te) sy: 53;
Salt: (Sayı 42’de) sy: 43, (Sayı 43’te) sy: 27
Sorun yaratmak: (Sayı 42’de) sy: 59;
Sorun oluşturmak: (Sayı 43’te) sy: 28
Etkinlik yaratmak: (Sayı 42’de) sy: 60;
Farkındalık yaratmak: (Sayı 43’te) sy: 52
Düşünsel: (Sayı 43’te) sy: 26;
Sezgisel: (Sayı 43’te) sy: 27;
Düşünür: (Sayı 43’te) sy: 27
Geleneksel: (Sayı 43’te) sy: 27;
Algı: (Sayı 43’te) sy: 27, 35, 38;
Fiziksel: (Sayı 43’te) sy: 27
Doğal: (Sayı 43’te) sy: 27;
Gizem: (Sayı 43’te) sy: 31;
Öykü: (Sayı 43’te) sy: 45
Koşul: (Sayı 43’te) sy: 49;
Yöntem: (Sayı 43’te) sy: 51;
Erdem (Sayı 43’te) sy: 61…Bütün bunlara, “
Millî Gazete Duâyen Üstâd Yazarı M. Şevket Eygi”nin bir köşe yazısında yazdığı çok önemli bir tespit olan şu târihî vakıa ile cevap vermek, sonra da “
Eğitimci Yazar Nurgül Altuntop”un, Derginin 43’ncü sayısı 25’inci sayfasında bildirdikleri bir hakîkat ile meseleyi vurgulamak istiyoruz:
- “Eski Van Milletvekili merhum İbrahim Arvas Bey (Tarihi Hakikatler adlı eserinde
) anlatmıştı. Lozan’ın gizli protokollerinde şu maddeler varmış: : 1- Hilâfet kaldırılacak; 2- Şeriat yasaklanacak; 3-Türkiye İslâm’dan ve İslâm dünyâsından uzaklaştırılacak.” (Millî Gazete; 26.02.2017, s. 3)
- “…doğruya varmak için yola çıkmışsın, ama eğri bir yol tutmuşsun!..”Bu eğri yol da; Gizli Protokol’daki “
Şeriâti Yasaklama”nın dolaylı yoldan,
Agop-Ataç lisanı ile, “
Dilde Arılaştırma/Sadeleştirme/Uydurukça” hamlesi ile İslâmî kelimeleri ve dolayısıyla da bütünüyle Müslümanlığı ortadan kaldırmaya çalışanlara âlet olmak var!..Diyoruz ve bu hususta “
Saadet Partisi”nin 30 Ekim 2016 günlü
“6. Olağan Kongresi” için hazırlanan ve bizim dikkatimiz ve çabalarımız sonucunda, bu “Uydurukça Sözcüklerden Biri”nin yer aldığı ve sonradan vazgeçilen bir “Slogan” üzerine 2 Kasım 2016 günü yazdığımız bir köşe yazımızı burada şöylece bir hâtırlatmak istiyoruz:
BİR “SILOGAN”IN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ* “Oku! Seni yaratan Rabbinin adıyla; Oku!.. O, keremine nihayet olmayan Rabbindir; kalem ile yazı yazmayı öğreten de O’dur. O, insana bilmediği şeyleri öğretti. Sakın okumazlık etme; çünkü insan, kendini nasîhate ihtiyacı yokmuş görmekle muhakkak azgınlık eder!..” (Kur’ân-ı Kerîm; Alak Sûresi, âyet 1-7)
* “Kendilerine ilim ve hidâyet verdiğim kimseler ilimlerini insanlardan saklarlarsa, Allah’ın ve lânet edenlerin lânetleri, bunların üzerine olsun!.” (K. Kerîm; Mâide Sûresi, âyet 54)
* , “Bir kimse, Allahü teâlânın ihsân ettiği ilmi, lâzım olduğu zaman söylemezse, Kıyâmet Günü boynuna ateşten tasma takılacaktır.”, “Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse, çok nasîhat edendir.”, “Bâzı şiirler, elbette apaçık bir hikmettir…”, “Hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen alır.”, “Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır...”, “Şâir
Hassan’ın sözleri, düşmana ok yarasından daha tesirlidir…”, “Şiir, bir söz ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir...” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi vesellem”)* “Arabî nübüvvet lisanı, Osmanlıca devlet lisanı, Uydurukça ise cehennem lisanıdır.” (
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh”
Efendi; Van/Başkale, 1865-Ankara/Bağlum, 1943)*
“Bilgilerin doğru olması kâfi değil. Esas olan yazarıdır. Yazarının rûhâniyeti satırların arasında dolaşır. Yazan ihlâslı birisi ise, okuyan istifâde eder. İhlâslı değilse, fâsıksa, habîs rûhu kitâba aks eder. Okuyan zarar görür de haberi bile iolmaz. İşte, Müslümanlar böyle kitâpları okuyunca kalblerinde bir kararma meydana gelir. Kitâbı yazan, yazdığından daha mühimdir. Temiz su, temiz borudan geçerse temiz olur. Temiz su, pis borudan geçerse temiz olur mu?.. Pis borudan akan sudan şifâ olmaz.” (
Hüseyin Hilmi Işık “r. aleyh”)
* “Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir… Mutlak hakikat Allah’tır…”, “Şiir,
Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir… Şiir
, türlü tecelli yoluyla Allah’tan gelir; ve bütün bu perdeleri devirerek Allah’a yol açmaya doğru gider…”, “Şâir odur ki; renk, çizgi, ses, ahenk, hacim, pırıltı, ışık, buud, hareket, eda, mânâ, her tecelliyi şiir, şiiri de Allah için bilir…”, “Renk renk hâtıralarım, oda oda silindi/Anne kokan bir Türkçem vardı, o da silindi.”, “Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim/Ya bunlar Türkçe değil yahut ben Türk değilim! Oysa halis Türk benim, bunlar işgâlcilerim/ Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim…” (N. Fâzıl Kısakürek “r. aleyh”-Çile)
* “Şiir,
nesirden bambaşka bir hüviyettedir. Şiir
duygusunu lisan hâline getirinceye kadar yoğurmak, onu çok toplu bir madde hâline sokmak, o kadar ki, mısra güyâ hissin ta kendisi imiş gibi okuyucuya samîmî bir vehim vermek”tir.
(Yahya Kemâl Beyatlı “r. aleyh”)
* “Bir milleti yok etmek isterseniz askerî istilâya lüzum yoktur; târihini unutturmak, dilini bozmak, dîninden soğutmak ve dolayısıyla mânevî değerlerini, ahlâkını yozlaştırmak kâfidir.” (Peyami Safa “r. aleyh”)
* “Millî dil, sâdece yaşayan nesillerin dili değildir. O, geçmiş ve geleceği ile bir milleti kucaklar. Onun için, milletler ve devletler, ‘millî dil politikalarını’ sâdece yaşayan nesillere göre değil, geçmiş ve geleceklerini de düşünerek plânlamak zorundadırlar. Halk, ‘yaşayan dille’ konuşur ve yazar, fakat aydınlar, hiç olmazsa kendi sahalarında ‘en geniş mânâsı ile millî dilini’ anlamak mecburiyetindedirler.” (S. Ahmet Arvâsî “r. aleyh”
-Size Sesleniyorum) * “Türk eriyiz, silsilemiz kahraman/Müslüman’ız, Hakk’a tapan Müslüman…” (M. Âkif Ersoy; Safahat) aygıdeğer Okuyucularımız!.. “
Millî Gazete”nin 26 Ekim 2016 günlü nüshası 1’inci sayfasından “manşet” olarak duyurulan ve 11’inci sayfasında da detaylı bir şekilde ele alınan “
Saadet Partisi 30 Ekim 6. Olağan Kongresi’nde kullanılacak slogan/tema’lar” arasındaki “
Herkesin hakkı olan bir yaşam gelecek/Sabredin az kaldı bu düzen değişecek!” şeklindeki ifadeyi okuyunca,
“Rahmetli Erbakan Hocamız hayâtta olsaydı, size mutlaka ‘Bula bula bunu mu buldunuz? Yazıklar olsun! Ne bizi, ne de dâvâmızı tam anlayamamışsınız’ derdi.” diye düşündük. Nasıl düşünmeyelim ki!..
Saygıdeğer Okuyucularımız!.. Bilindiği üzere “
Uydurukça/Arı Dil” denilen ucûbenin dilimize sokulması ve milletimizin sözümona “aydın kesim”in ağzında ve kaleminde “ayrılık tohumları” ekmesi,
Agop Martayan Dilaçar (1895–1979) ile
N. Ataç (1878–1957) isimli, biri; öğretmen-idareci ve Ankara Üniversitesi, DTCF Öğretim Görevlisi “gayrimüslim” bir vatandaşımız, diğeri ise, iftiharla “ateist” olduğunu söyleyen Ulus Gazetesi yazarı, iki “
Dil Devrimcisi”nin öncülük ve gayretli ile bugünkü noktaya gelmiş; başta TC kimlikli insanlarımız ile Türk cumhuriyetlerindeki soydaşlarımız arasındaki gönül bağlarının ve kültür zincirlerinin kopmasına zemin hazırlamıştır.
“Süleyman Nazif” merhûmun ifâdesiyle, “
Türkçe milletimizin iskeleti” olmasına rağmen, bu akım sebebiyle vücut, âdeta kemik kanserine tutulmuş ve kaslarla sanki bağlarını koparmış bir durumuna düşmüştür…Alfabe değişikliklerinin ardından gelen bu “
Dil Devrimi” ile de “uydurukça kelime” virüsüne maruz kalan güzel Türkçemiz; ülkelerimiz arasındaki ekonomik bağları güçlendirecek yerde, âdeta ambargo koymakta ve düşmanların keyfine keyif katmaktadır…
“Üstâd Şâir ve Yazar Yavuz Bülent Bâkiler”in tespit ve yazdığına göre,
“Hiçbir Türk cumhuriyetinde: “Özgürlük, koşul, gereksinim, önlem, örneğin, gökçe yazın, yır, dize, doğa, okul, öğretmen, saptamak, neden… gibi kelimeler yoktur. Türk cumhuriyetlerinin Türkçelerinde sel-sal ekleri de kat’iyyen kullanılmamaktadır.” Bu “Uydurukcacılar” tarafından “hayât” kelimesi karşılığı olarak ortaya atılan şu soysuz, arsız ve hayâsız “yaşam”ı seçip almak ve sonra da gençlere bunu bir matahmış gibi bağırtmak, “Millî Gazete”nin sayfalarını da (onların tabiri ile) bu sözcük ile kirletmek de neyin nesi oluyor?.. Bir diğer mesele de, “Bu düzen değişecek” ifadesi ve sloganını “Ecevit”in ortaya atıp yıllarca kullandığını herhâlde Saadet Partisi içinde “Tanıtmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Atik Ağdağ’dan başka bir bilmeyen yoktur. Ona da bu gerçeği bir söyleyen çıkmamış!..’ diye aklımıza geldi.İşte size buradan bir teklif
: “Böyle gelmiş, böyle gitmez/Adil Düzen, pişman etmez!..”Diyoruz ve bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = = “Agop”un “sözcükleri”, “Eceruf Sıloganı”……“Saadet’te Tanıtma”, böyle mi olmalıydı?..“Hocamız Doğum Günü”, coşmalıydı genç kanı;“Ümitsizlik” bitmeli, heyecan dolmalıydı;Dalga-dalga bir sevinç, sarmalıydı vatanı… “Hayât”ı beğenmeyen, “Agop”tan medet umar;“Eceruf” can simidi, “CeHaPe”den sol ayar;“Erbakan” bin vecize, insan birini koyar!..Bu nasıl bir “Tanıtma”, sarmıyor hiç insanı?Ne “Refah” ne “Fazilet”, “Temalar” sanki duvar!.. “Millî Nizam-Selâmet”, hiç mi “Kongre” yapmadı;Bir “Şaşmaz Çizgi”si var, “Bâtıl”dan nem kapmadı;“Düştü-kalktı-yürüdü”, “doğru”dan hiç sapmadı!..Bu nasıl bir “Tanıtma”, candan sevmiyor canı?“Eceruf” ortak değil, “CeHaPe”den kopmadı!.. Ey “Tanıtma Başkanı”, “Bir defacık sordun mu:?“81 ilden akıl, alıp hayra yordun mu?”“İstişâre sünnettir”, bu “hadîs-i” gördün mü?..“Genel Merkez” merkezdir, değil “yolgeçen” hanı!..KAYIKÇ’Ali “zülfüyâr-bam teline” vurdun mu?..= = = * = = =
aygıdeğer Okuyucularımız!..Dünkü bölümde yaptığımız bu haklı ve bizce yerinde tenkîdimiz üzerine bize gücenmiş ve belki de tavır koymak isteyecek
Dernekçi ve
Partili Gönüldeşlerimiz olabilir düşüncesiyle, bir başka hâtırlatmada daha bulunmak istiyoruz ki, o da “
Denge Gazetemizin” 5 Kasım 2016 günlü nüshasında yayınlanan köşe yazımızda söylediklerimizdir, diyoruz ve bu makâlemizi de aynen sunduktan sonra bu meseleyi yeni bir şiirimizle noktalamak istiyoruz:
(“Haksız Tenkîd ve Tavır Koymalara“ haklı bir tenkîd): “HAYIR!..” DEYİN SÖZÜM, GERİ ALAYIM!..* “Oku! Seni yaratan Rabbinin adıyla oku!.. O, keremine nihayet olmayan Rabbindir; kalem ile yazı yazmayı öğreten de O’dur. O, insana bilmediği şeyleri öğretti. Sakın okumazlık etme; çünkü insan, kendini nasîhate ihtiyacı yokmuş görmekle muhakkak azgınlık eder!..” (Kur’ân-ı Kerîm; Alak Sûresi, âyet 1-7’den)
* “And olsun insanı biz yarattık ve biz ona şah damarından daha yakınız. Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken, insanın yanında onun, her dediklerini zapteden gözcü bir melek vardır.” (K. Kerîm; Kâf Sûresi, âyet 16-18’den)
* “Bütün insanları Mahşer Meydanına toplayacağız da hiçbir kimseyi geride bırakmayacağız.”, “Defter de ortaya konulmuştur… ‘Eyvah bize! Bu defter de nedir? Ne küçük bırakmış, ne büyük, hepsini kaydetmiş!’ Ve bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır.” (K. Kerîm; Kehf Sûresi, âyet 47, 49’dan)
* “Gerçekten Rabbiniz o Allah’tır ki… yaratma O’nundur.” (K. Kerîm; A’raf Sûresi, âyet 54’den)
* “Ey insanlar! Allah’ın dışında bir yaratıcı mı var?” (K. Kerîm; Fâtır Sûresi, âyet 3’ten)
* “Allah, her şeyin yaratıcısıdır.” (K. Kerîm; Zümer Sûresi, âyet 62’den)
* “O, hem yaşatır, hem öldürür. O, bir şey yapmak isteyince ona sâdece ‘Ol!..’ der, o şey de hemen oluverir.” (K. Kerîm; Mü’min Sûresi, âyet 68)
* “Ey insanlar! Bir misâl verildi, şimdi ona iyi kulak verin! Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamazlar; şayet sinek onlardan bir şey kapsa, onu ondan kurtaramazlar.” (K. Kerîm; Hacc Sûresi, âyet 73)
* “Güzel bir söz, kökü yerde sabit, dalları semada olan güzel bir ağaç gibidir. Yemişlerini Rabbinin izniyle her zaman verir. Kötü bir söz de yerinden sökülmüş kökü olmayan kötü bir ağaca benzer.” (K. Kerîm; İbrahim Sûresi, âyet 24-26’dan)
* “Onlar (kâfirler), Rahmân olan Allah’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onlar meleklerin yaratılışını gördüler mi?” (K. Kerîm; Zûhruf Sûresi, âyet 19’dan)
* “Beni, insanların en iyisi bilmeyen kâfir olur.”,
“Ashâbımın her biri, gökteki yıldızlar gibidir. Herhangisine uyarsanız, Allahü teâlânın sevgisine kavuşursunuz.”, “Âlimler, peygamberlerin vârisleridir.”,
“Ümmetimin âlimlerine hürmet ediniz. Onlar, yeryüzünün yıldızlarıdır.”, “Kişi, (Kıyâmet günü
) sevdiği ile birlikte olur.”, “Bâzı şiir
ler, elbette apaçık bir hikmettir…”, “Hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen alır.”, “Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiir
ler de vardır...”, “Şâir Hassan’ın sözleri, düşmana ok yarasından daha tesirlidir…”, “Şiir,
bir söz ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir...” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”)
* “Yâ Rabbî! Sana lâyık hiçbir şey yapamadım. Yüzüm kara olarak huzuruna geldim. Fakat, senin dînini yıkmak, İslâmiyet’i yok etmek isteyenleri sevmedim. Senin için olan bu buğzuma (nefretime
) beni bağışla!..” (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “r. aleyh”)
* “Yâ Rabbî! Sana hep isyân ettim. Fakat, sana itâ’at edenleri hep sevdim. Beni bu sevgime bağışla!..” (Muhammed İbnis-Semmâk “r. aleyh”)
* “Bugünden sonra; divanda-dergâhta, bargâhta, mecliste-meydanda Türkçeden başka dil konuşulmaya!..” (Karamanoğlu Mehmet Bey–12 Mayıs 1277)* “Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma-yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.” (İsmet İnönü- Hatıralar, c. 2) (*)*
“Artık 1935’teyiz. On iki senelik bir müddet zarfında, yeni Türk, kendine yeni bir ruh, yeni bir ahlâk, yeni bir tarih, hattâ, Allah’ı artık Tanrı diye andığı için, diyebilirim ki yeni bir Allah yaratmıştır.” (
Kemalizm-Tekin Alp; Cumhuriyet Gazete ve Matbaası-İstanbul 1936, s. 171)
*
“Kamalizm, bütün dinlerin üstünde bir yaşamak dinidir.” (
CHP Edirne Milletvekili Şeref Aykut)* “
Bir milleti yok etmek için tarihte Romalıların uyguladıkları, onlardan İngilizlerin aldığı en önemli metod, milletin dilini unutturmak var. Bir milleti tarih sahnesinden silmek için en önemli metod, Batıda da herkesin bildiği, o milletin dilini yok etmektir.” (Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu “r. aleyh”
)* “Millî dil, sâdece yaşayan nesillerin dili değildir. O, geçmiş ve geleceği ile bir milleti kucaklar. Onun için, milletler ve devletler, ‘millî dil politikalarını’ sâdece yaşayan nesillere göre değil, geçmiş ve geleceklerini de düşünerek plânlamak zorundadırlar. Halk, ‘yaşayan dille’ konuşur ve yazar, fakat aydınlar, hiç olmazsa kendi sahalarında ‘en geniş mânâsı ile millî dilini’ anlamak mecburiyetindedirler.” (S. Ahmet Arvâsî “r. aleyh”
-Size Sesleniyorum)* “Kesinlikle uydurukça kelimeler kullanılmayacak.” (
Enver Baba İlkeleri-
Nuh Albayrak; Türkiye Gzt. 02.03.2013, s. 16)
* “İsrail, 1948’de kurulurken 5 bin yıl evvel kullanılan İbraniceyi resmi alfabe olarak kabul etti. Kaybolup giden bir dil, yeniden hayat buldu. (…) Tek parti zihniyetinin Osmanlı muhalefeti, İslâm düşmanlığından ileri gelmektedir. İslâm’a düşman olanlar; imâna da, ezâna da, namâza da, camiye de, elifbaya da düşmandır.” (Rahim Er-Türkiye Gazetesi; 11.12.2014, s. 3)* “Bizce şiir,
mutlak hakikati arama işidir… Mutlak hakikat Allah’tır…”, “Şiir,
Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir… Şiir
, türlü tecelli yoluyla Allah’tan gelir; ve bütün bu perdeleri devirerek Allah’a yol açmaya doğru gider…”, “Şâir
odur ki; renk, çizgi, ses, ahenk, hacim, pırıltı, ışık, buud, hareket, eda, mânâ, her tecelliyi şiir, şiir
i de Allah için bilir…”, “Renk renk hâtıralarım, oda oda silindi/Anne kokan bir Türkçem vardı, o da silindi.” (Necip Fâzıl Kısakürek “r. aleyh”
-Çile)* “Şiir, nesirden bambaşka bir hüviyettedir. Şiir duygusunu lisan hâline getirinceye kadar yoğurmak, onu çok toplu bir madde hâline sokmak, o kadar ki, mısra güyâ hissin ta kendisi imiş gibi okuyucuya samîmî bir vehim vermek”tir. (Yahya Kemâl Beyatlı “r. aleyh”)* “Bugünkü birkaç yüz kelimelik uyduruk, sade suya tirit, canına okunmuş Türkçe ile köy olmaz, kasaba olmaz, medeniyet olmaz. Agop Martayan’ın uydurduğu arı ve duru Türkçe ile İslâmî eğitim olmaz; İslâmî kültür olmaz; İslâmî ilerleme olmaz.”
(M. Şevket Eygi “r. aleyh”
-Millî Gazete, 02.01.2014, s. 3)* “Dil bize, hem dînî ve hem de millî bir emanettir.”
(M. Hâlistin Kukul; Denge Gazetesi; 10.10.2016, s. 8)
* “ (Bir yazar ve şâir) ’Kem âletle kemâlat olmaz’ mucibince kelimelerini ve cümlelerini her türlü kir ve pastan temizlemelidir.” (Hüseyin Akın-Millî Gazete; 20.10.2016, s. 14) aygıdeğer Okuyucularımız!..Bâzı gazete, dergi, kitap ve TV kanallarımız; yanlış dil anlayışı ve mânevî değerlerimizle ilgili bir kısım hatâlı söz ve ifadeleri karşısında yaptığımız haklı tenkîdleri bir türlü hazmedememekte ve ya yazılarımızı veya konuşmalarımızı bir “
nokta” koyarak sonlandırmakta yahut da bize gönül koymakta/gücenmektedirler. Tabii ki bunlara biz de, ya gönderdiğimiz mektuplar veya başka gazete ve dergilerde yayınladığımız makâleler ile cevaplarını elbette veriyor, dahasıyla bunlardan bir kısmını da kitap hâlinde neşrettiğimiz eserlerimize taşıyoruz. (Fazla bilgi için bkz:
Samsunlu Şâirler ve Yazarlar Ansiklopedisi; Yaş 65 Yolun Yarısı Eder/1, 2, 3 ile
Hem Okudum Hem de Yazdım/1, 3) Bundan sonra da (yeni yayına hazırladığımız) “
Yazdı-Yazdım/1-4” serili kitaplarımızla bu gazete, kitap ve dergilerdeki yanlışları vermeye devam edeceğiz…Diyoruz ve burada, bugünkü köşemizde şöylece bir topluca mısra-mısra zemmedelim (taşlayalım) istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = = “Agop”u, “Ataç”ı; varıp tuttunuz;“Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!..“Hayât”ı, “gâye”yi; hep unuttunuz; “Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. “Mucize”, “Yaratmak”; aldı gidiyor; “Alp Tekin” târihe, daldı gidiyor; “CHP” “îtikâd”, çaldı gidiyor; “Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. “Moiz Kohen” aklı, kimlere verdi;“İnönü” yanına, postunu serdi;“Osmanlı Düşmanı”, murada erdi; “Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. “Mehmet Âkif” neden, “Sultan” düşmanı;“İftirâ” atmada, öncüydü tanı;“Kırk bin pişmanlıkla”, göçtü vatanı;“Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. “Menderes’in ipi”, asıl “ezân”dan; “Said Nursî” ömrü, niçin hep “zindan”;“Mason” idi oldu, “Nûrlu Süleyman”;“Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. “Kızıl Emperyal” var, “mühür” de “Rus” var; “Sarı Emperyal” hep, şu “Çin”e uyar; “Emperyal Kara”sı, “Haçlıya” ayar; “Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. “İslâm düşüncesi”ymiş, bu bir “izm” midir; ?Bir “Felsefî akım”, “nazarizm” midir; ?“Lenin-Maks” ayaklı, “Komünizm” midir?“Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. “USA” karıştırır, “USAF” ayırır;“Washington” “Siyon”u, daim kayırır;“Türkistan” lâfına, “Pekin” darılır; “Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. Her dem “Casus Belli”, sebeptir “Petrol”;“Arap Baharı” fos, “emperyal” bir rol;“Dost” sanıp “Gel” dersin, keser kafa-kol;“Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. KAYIKÇ’Ali der ki, “Melek Ahmet” var; Bu “ilk ismi” değil, “sıfat”a uyar;“Kızlar Melek” ise, erkekler “hıyar”;“Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!.. aygıdeğer Okuyucularımız!..Bilindiği üzere yukarıda, şimdi bu haklı ve bizce yerinde tenkîdimiz üzerine bize gücenmiş ve belki de tavır koymak isteyecek Dernekçi ve Partili gönüldeşlerimiz olabilir düşüncesiyle bir başka hâtırlatmada daha bulunmak istiyoruz ki, o da “
Denge Gazetesi”nin 5 Kasım 2016 günlü nüshasında yayınlanan köşe yazımızda söylediklerimizdir, demiş ve mısra-mısra hâlinde teyiden cevaplarımızı sunmuş bulunuyoruz…Deyip “
nokta”yı koymayacak, “
Millî Şuur Dergileri”nin bu son iki sayısı üzerine kaleme aldığımız, aşağıdaki şiirimizi de
Siz Saygıdeğer Okuyucularımıza sunmadan geçmeyeceğiz, diye de ilâve eyliyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = = “Millî Şuur” iyi de, “bu sözcükler” de nedir?“Lozan’da… Protokol”, yazıldı kaç senedir?Yapıştırdılar “dîne”, sanki “Dinsiz Kene”dir!..Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın; “Agop-Ataç” bizden(!)miş, “”Nâzım” gibi anmadın!.. “Hilâfet” yasaklandı, “Şeriât” bak saklandı;“Agop” “Bulgar…” yolunda, “Dön!..” dediler aklandı;“A.Dilaçar” olunca, “Türk Dil…”e kakalandı!..“Martayan” “Erivanlı”, “Beyaz Türk” hiç sanmadın;Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!.. “Ataç” “Ulus” koludur, “İnönü”nün yoludur;“Ben Ateist’im” diyor, “kâfirlerden” uludur;Bu “2 Dil Bilimci”, “mânen hep defolu”dur!..“Vatandaşım” dese de, “Türklüğü”ne kanmadın;Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!.. “Cehennem’e şerliler”, “biz(!)dendir bu yerliler”;“Kılık-kıyafet” tamam, daim “kerli-ferliler”;“Nâr-ı Cehîm” yolcusu, bâzen de “Zemheri”ler!..“Îmân Hırsızı” bunlar, “Elhamdü…” sen yanmadın;Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!.. “Öz Türkçe/Uydurukça”, “Lâdinilik Yolcusu”;“Kültür-Sanat Virüsü”, “Millîliğin Solcusu”;“Kelime”nin düşmanı, “Sözcüklerin Kolcusu!..”“Öğretmendir” diyerek, “art niyet var” ummadın;Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!.. “Arapça-Farsça” diye, “hep İslâm’ı” attılar;“Köşebaşı” tuttular, “keyifleri” çattılar;“Arvâsîler” sürdüler, “Menemen”e kattılar!..“Berhudar ol!” demedin, “saygı-sevgi” sunmadın; Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!.. “Bir kelime”, “bir kale”; “asla verme sen yele”;“Bu bana zimmetlidir, defol-git sen hergele!..”“Sen Agop-Ataççısın, uzak dur benden hele!..”Bunu böyle demezsen; ha uydun, ha uymadın;Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!.. “Bir kale”, “bir bölge”dir; “bir bayrak”, “bir gölge”dir;“Âlim” ise “bizden”dir, “dinli-dinsiz: Bilge”dir;“Dili Arılaştırmak”, “Dinsizliğe belge”dir!..Bunu böyle bilmezsen, ha uydun, ha uymadın; Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!.. KAYIKÇ’Ali yaz-söyle: “Millî Şuur”sa böyle;“Başşehir” kucaklaşsın; kasabayla, hem köyle;“Eğitim millîleşsin”, ya “kanunla”, ya “reyle!..”Sen bunu söylemezsen, “Tebliğ”i hiç duymadın;Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!..------------------------------------------------(*): Bir vakıf tarafından bu ifadenin adı geçen eserin baskılarında olmadığı, bizim de aralarında bulunduğumuz 10 kadar gazeteci-yazarın bu hususta yanıldığı dile getirilmiş ise de, gerek İnönü’nün gerekse dönemin icraatlarının hep bu doğrultuda gerçekleştiği de bir vakıadır.
(A. Ka.) = = = * = = = aygıdeğer Okuyucularımız!.. Şimdi de bütün bu aktardığımız önceki yazdıklarımızdan bu güne geliyor ve “
Millî Şuur Dergisi”nin bu 54’üncü sayısında da “sel-sal”lı, “yaşam”lı, “amaç”lı onlarca “sözcük”le karşılaşınca; öfke, tepki ve mânevî hislerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Sizleri başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
Lâfı söyleyen şahsa, bir de söylenen lâfa……Bakarım buyuruyor, ol Hazret-i Mevlânâ!..Lâfı söyleyen şahıs, “Erbakancı” bir kafa; Okudum satır-satır, “ilhâm” şu oldu bana:Dışında “Millî Şuur”, içinde “Agop’ik ur!..” Erbakan’ın lisanı, “Osmanlı Türkçesi”ydi; “Osmanlı” ve “Selçuklu”, bir “Altay Lehçesi”ydi; “Millî Şuur”da yazan, “Ataç’çı”nın nesiydi?..“Moiz Kohen-Agop”u, alıp birbirine vur:Dışında “Millî Şuur”, içinde “Agop’ik ur!..” “Erbakan-Millî Görüş”, “Millî Şuur”da nakıs; Dili “Agop’un Dili”, “N. Ataç’çı” bir bakış;Okudukça “üşüdüm”, “Ağustos”ta sanki kış!..“Moiz Kohen-Agop”u, alıp birbirine vur:Dışında “Millî Şuur”, içinde “Agop’ik ur!..” Yıllar önce de yazdık, “Yetkililer” uyardık; “Arı Dil Hastası”ndan, cılız sesler duyardık; İşte “Davam” ortada; okuduk, hükme vardık:“Moiz Kohen-Agop”u, alıp birbirine vur:Dışında “Millî Şuur”, içinde “Agop’ik ur!..” KAYIKÇ’Ali üzgünüm, “sağır” duymuyor bağır; “Dil Konusu” çok mühim, “40 bin batman”dan ağır; “Agop-Ataç”tan “sözcük”, “keneflik” yahut “ağır!..”“Moiz Kohen-Agop”u, alıp birbirine vur:Dışında “Millî Şuur”, içinde “Agop’ik ur!..” (*)--------------------------------------------