DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI
“GÂZİ” İDİ, “ŞEHÎD” OLDU “ONDÖRT” CAN!.. (“Hızı-Karaheybet”te”şehîd” düşen “Gardaşlar”ın ardından): * “Allah yolunda şehîd olanlara ölü demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” (Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i Îmrân Sûresi, âyet 169-170)
* “Hubb’ül vatan minel îmân”/Vatan sevgisi îmândandır.”, “
Allahü teâlâya îmândan sonra en faziletli ibâdet, vatan savunmasıdır.”, “El vahdetü rahmetün ve’l-fırkatü azabün (
Birlikte râhmet, ayrılıkta azâb vardır)”, “Allah yolunda cihâd eden kimselerin hâli, gündüzleri oruçlu olup, gecelerini ibâdetle geçiren, Allahü teâlânın âyetlerine itâat eden, namâz ve oruçtan dolayı hiçbir gevşeklik hissetmeyen kimsenin hâli gibidir ki, yine Allah yolunda cihâd eden üstündür.”, “Şehîd; ölüm acısı duymaz, kabirde üzülmez, Kıyâmetin dehşeti, hesap-mîzân-sırât, onu rahatsız etmez, doğruca Cennet’e gider.”
, “Bütün ibâdetlere verilen sevâb, Allah yolunda gazâya verilen sevâba göre, deniz yanında bir damla su gibidir.”, “Denizde cihâd edenin karadakine üstünlüğü, on gazâ yapmak kadardır.”,
“Bir gâziye veya mücâhide yardım edeni, Cenâb-ı Hakk mahşerde (gölge olmayan günde) gölgelendirir.”, “Hassan bin Sabit’in beyitleri, düşmana ok ve kılıç darbesinden daha çok tesirlidir.”, “Ey Hassan! Sen müşriklerin yüz karalarını ortaya koydukça Cebrail seninledir. Ashabım silâhla harp ettiği gibi sen de dille harp et!..” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem
”) * “Cihâd: Allah yolunda O’nun ismini yüceltmek, İslâm dînini yaymak için; can, mal, söz, neşriyat ve diğer vâsıtalarla çalışmak, gayret göstermek, muhârebe etmek. Cihâd üç türlü yapılır: Birincisi beden ile yani her türlü harp vâsıtası ile yapmaktır. İkincisi, her türlü neşir, basın ve yayın vâsıtası ile İslâmiyet’i insanlara yaymak ve duyurmaktır. Bu cihâdı İslâm âlimleri yapar. Üçüncüsü ise, duâ ile yapılan cihâddır. Bütün Müslümanların bu cihâdı yapmaları farz-ı ayndır.”
(Türkiye Gazetesi Dînî Terimler Sözlüğü, c. 1, s. 71
) * “Şiiri olmayan bir dâvânın, başarı şansı yoktur.” (Suphi Saatçi-Kerkük Güldestesi)* “Kimi zaman ciltler dolusu kitabın yapamadığını bir şiir yapar.”
(Namık Kemâl Zeybek-Eski Kültür Bakanı) * “Açık açık söylüyorum, dışarıdan gelenler İslâm coğrafyasının petrolünü seviyorlar, altınlarını seviyorlar, elmaslarını seviyorlar, ucuz iş gücünü seviyorlar, çatışmalarını, kavgalarını, anlaşmazlıklarını seviyorlar. İnanın bizi sevmiyorlar. Dışarıdan gelenler, yüzümüze dost gibi görünenler, bizim ölümüzü, bizim çocuklarımızın ölüsünü seviyorlar...” (Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan-30. İSEDAK Açılış Toplantısı: İst. 27.11.2014) aygıdeğer Okuyucularımız!..Bilindiği üzere önceki hafta;
Azerbaycan Devlet Sınır Hizmetleri’ne ait bir
Mi-17 tipi askeri helikopter, Hızı bölgesindeki Karaheybet hava eğitim alanında inişe geçtiği sırada
düşerek bir albay, bir yarbay ve beş binbaşı, dört yüzbaşı, iki teğmen ve bir tane de teknik çalışan olmak üzere 14 gardaşın şehîd olmasına yolaçtı.“Hazret-i Hamza (r.anh) Kervanı”na katılan bu
(dünün Yukarı Karabağ Gâzileri)ni
Rabbimiz “Ermeni kurşunu”ndan korudu, ancak gösterdikleri kahramanlık ve fedakârlık sebebiyle yine de
“şehîtlik rütbesi” ile mükâfatlandırdı.Diyoruz ve dahi
“2. Şehîdler Hiyabanı”nda yanyana yatan bu
“Kahramanlar” için
“gâni gâni” rahmetler diliyor ve geride bıraktıklarına
“sabr-ı cemîl, ecr-i cezîller” niyâz eyliyor, bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile de
Sizleri başbaşa bırakalım istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = ( * * * ) = = = “Sabır… Sabır…”, Biz “sabrettik” O azdı; “Minsk Grubu” “siper” oldu; set kazdı; “Yetti gayri!..”, “vuruşmamız” son farzdı!..“Karabağ”da “Destan Yazan Arslanlar”;Dediler ki, “Zâlim… Zulûm ve Can’lar!..” “44 Gün”de, “30 yıllık yol” gitti; “Paşinyan’lar”: “Çör-çöp” oldu bi bitti; “Armenia”, “Cehennem”e aitti!..“Karabağ”da “Destan Yazan Arslanlar”;Dediler ki, “Zâlim… Zulûm ve Can’lar!..” “Erivan’ın bâtıl gözün kör etti……Türk’e düşman, olan sanma kâr etti……İHA-SİHA, meydanları dar etti!..”“Karabağ”da “Destan Yazan Arslanlar”;Dediler ki, “Zâlim… Zulûm ve Can’lar!..” “Orda ‘Zâlim’, orda ‘zulûm’; burda ‘Can’……Akar durur, vatanımda onca kan……Bitsin gece, söksün şafak, doğsun tan!..”“Karabağ”da “Destan Yazan Arslanlar”;Dediler ki, “İşte kârlar-ziyânlar!..” Bu “Sözcüler” Ondört”le söz bağladı; “Azerbaycan”, “güney-kuzey” ağladı; “Mİ-17”, “yürekleri” dağladı!..“Karabağ”da “Destan Yazan Arslanlar”;“Gâzi” idi, “şehid” oldu bu “Can’lar!..” “Gardaş… Gardaş!..” “Hıyaban”da yanyana; “Baba” ağlar, “evlât” ağlar, her ana; “Ondört can”ı, “kurban” verdik vatana!..“Karabağ”da “Destan Yazan Arslanlar”;“Gâzi” idi, “şehid” oldu bu “Can’lar!..” KAYIKÇ’Ali, “Bu ne ilk’tir, ne de son……Bir ‘Kervan’ ki, orda-burda istasyon……Konar göçer, güney-kuzey her bir yön!..…Cephe-cephe, ‘Destan Yazan Arslanlar’……‘Gâzi’ idi, ‘şehid’ oldu bu Can’lar!..”