ALİ KAYIKÇI DEREBAHÇELİ
“KİMSE’NİN KİMSESİ”, OLURLAR “ONLAR!..” aygıdeğer Okuyucularımız!.. “
Huzurluyum Çünkü Türkiye Gazetesi Okuyorum” vecîz ifadesi ile 1970’lerden bu yana kalblerde taht kuran “
Türkiye Gazetesi”nin bir dönem
“Erzincan Bölge Temsilcisi” olan, ardından da “
Samsun”umuzda aynı vazifeye getirilen, sonrasında ise “
İstanbul”a yerleşip hâlen “
Pencere” başlıklı köşeden, bu gazetenin okuyucusuna seslenen “
Hikmet Köksal” Bey, 27 Mayıs 2022 günlü “
Bir Dostluk Hikâyesi” adını taşıyan yazısında, âdeta “
gönül tellerimizi” titreten bir hadiseyi naklettiler:Gençliğinde, İstanbul’da inşaat ustalığı yapmış “
İsmail Kumsar” isimli, 80-85 yaşlarındaki kimsesiz bir vatandaşın, 2003 yılında İstanbul’dan kalkıp Kelkit’e yerleştiğini; burada “
Türkiye Gazetesi”ne abone olup okumanın yanında, kitap dağıtım ve abone hizmetlerine destek vermek için esnaf ve kahvehaneleri dolaşmayı itiyat edindiğini, hatta yayınlardan önemli gördüğü yerleri bile fotokopi ile çoğalttıp hediye ettiğini belirtmekte ve sonrasında ise özetle şu bilgileri vermekte idi:
“Bir gün Erzincan SSK Hastanesi’nden Gazete Dağıtım Sorumlusu Turgut Güner’i arayıp, İsmail Kumsar adlı bir kişinin ağır hasta olarak yoğun bakıma alındığını, durumunun kötü ve acil olduğunu, onun cep defterinden sâdece kendisinin telefon numarasının bulunduğunu, bu sebeple haberdar edildiğini bildirmişler ve hastanın nesi olduğunu, ilgilenip ilgilenmeyeceğini sormuşlar. O da tanıdıklarını ve ilgileneceklerini bildirip hemen yola düşüp hastahaneye ulaşmışlar. Bir de ne görsünler: İsmail amca içler acısı, perişan bir durumda. Üstü başı ve sakalı kan içerisinde. İstifra etmiş. Kolunda serum. Altını da kirletmiş, koku içerisinde. Hemşire ve hasta bakıcılar yanına yaklaşmak bile istemiyor. Bu durum karşısında ‘Bizimkiler’, hemen çamaşır ve pijama temin edip çarşafını değiştirmişler, elini yüzünü silip acil müdahaleden sonra tomografi çekim, tetkik ve tahlillerini yaptırmışlar. Hastanın yüksek tansiyondan felç geçirdiği ve bir süre yatağa bağlı olarak tedavisinin devam edeceği söylenmiş. İsmail Emmi, artık bakımlı bir hasta olmasına rağmen konuşamıyor ve kendi başına yemek yiyemiyor, tuvalete gidemiyormuş. O gün ve sonraki günler; gazete personeli münavebeli refakatçi kalmışlar ve yardımcı olmuşlar. Ancak aynı hafta sonunda hastayı kaybetmişler. Cenâze ve defin işlerini de titizlikle yerine getirip Terzi Baba Mezarlığı’na defnetmişler. Bu arada ilk günden itibaren hastayı ve gelişmeleri yakından takip eden servis hemşiresinin, ‘O bizim Türkiye Gazetesi abonesi idi’ cevabını alması karşısında, ‘O zaman beni de bu gazeteye abone edin!’ diyerek şaşkınlık ve memnuniyetini ifade etmiş…” = = = ( *** )= = = “Kimse’nin Kimsesi Turgut” olmuşsa; “Sekrât-ı mevt”te, şu “Aboneyi”;“Enver Ören Abi”, o ân bulmuşsa:O’dur dünyâmızın, en mes’ut beyi; “Îmânla göçmüşse ve “kurtulmuşsa!..” “Enver Ören Abi”, “yalnızca” gelmez; “Sevdikleri” gelir, “bilmeyen” bilmez; “Bedenler ölse” de, “rûhlar” hiç ölmez!..“Kimse’nin Kimsesi” olurlar “Onlar”;“Kabrine nûr yağar”, sanma görülmez!.. “Hafaza Melekler”, anlar geleni; “Bunun vardır mutlak, elbet seveni……Sevenler sevilir, bu daha yeni!..” “Kimse’nin Kimsesi” olurlar “Onlar”;Bir ânda genişler, kabrinin eni!.. “Abone Kimsesi”, “Enver Abi”miz; “Onun” da önünde elbet “Nebî”miz; “Naîm Yolcusu”yuz, “O Gün” hepimiz!..“Kimse’nin Kimsesi” olurlar “Onlar”;“Evlâd-ı iyâl”le, sabi/sebi’miz!.. “Hikmet Köksal” yazdı, bir “küçük misâl”;“Seven sevdiğine, erişir/visâl”;Bu bir “hakîkat”tır, sanmayın masal!..“Kimse’nin Kimsesi” olurlar “Onlar”;İşte “Kitap, Sünnet”; bu “4”ten asal!.. KAYIKÇ’Ali der ki, bu “Dostluk/Sevgi”;Ömür boyu yazdı, “Bedir”de “Eygi”;“Arvasî”den aldı, O da bir “övgü!..”“Kimse’nin Kimsesi” olurlar “Onlar”;“Enver Ören Abi”, hâlimiz anlar!..