DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI “MÜMİN”(*), “HÜSEYİN”(**), “KÖKSAL”(***); “60 YILLIK” ARKADAŞ* “Her canlı, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihân olarak şer ve hayr ile deneyeceğiz, hepiniz sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Kur’ân-ı Kerîm; Enbiyâ Sûresi, âyet 35) * “Kim ki, Rabbinin rızâsını, O’na kavuşmayı diliyorsa, sâlih karşılıksız bir amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibâdete hiçbir kimseyi ve hiçbir şeyi ortak etmesin!”(Kur’ân-ı Kerîm; Kehf Sûresi, âyet 18)
* “O, hanginizin daha güzel iş (ameller) yapacağınızı denemek için ölümü ve hayâtı yarattı.” (Kur’ân-ı Kerîm; Mülk Sûresi, âyet 2’den)
* “Allah’ın izni olmadıkça kimseye ölüm yoktur. Ölüm, vâdesi yazılmış şaşmaz bir yazıdır.”, “Her nefs (canlı) ölümü tadacaktır.”(Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet 145, 185’ten)
* “Her nerede olursanız ölüm size yetişir, göklere yükselmiş burçlarda (kalelerde) bile olsanız!” (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet 78’den)
* “Küllü nefsîn…..ve ileynâ türce’ûn!” (Her nefis, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olarak şer ve hayr ile deneyeceğiz; hepiniz sonunda bize döndürüleceksiniz!..”(Kur’ân-ı Kerîm; Enbiyâ Sûresi, âyet 35)
* “Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması hep yazılıdır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Fâtır Sûresi, âyet 11)
* “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir.”(Kur’ân-ı Kerîm; Cuma Sûresi, âyet 8)
*“Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkor, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek (…) için nice âyetler, ibretler vardır.” (Kur’an-ı Kerîm; Zümer Sûresi, âyet 42’den)
* “Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhiret için yaratıldınız.”; ”Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar çalış. Âhiret için orada sonsuz kalacağına göre çalış. Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itâat et. Cehennem’e dayanabileceğin kadar günâh işle.”; “Âhirette olacaklardan sizin bildiklerinizi hayvanlar bilselerdi, yemek için et bulamazdınız.”; “Bu dünyâda insan kimi severse, âhirette onunla beraber olacaktır.”; “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. İnsanlara vâiz olarak (öğüt ve ibret verici, nasîhat edici olarak
) ölüm yetişir.”; “Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hâtırlayınız!”; “Gece-gündüz, ölümü hâtırlayan kimse, Kıyâmet Günü şehîdler yanında olacaktır.”; “Ölmeden evvel ölünüz. Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz!”; “Ölümü çok hatırlayınız. Onu hatırlamak, insanı günâh işlemekten korur ve âhirete zararlı olan şeylerden sakınmağa sebep olur.”, “İnsanlara vâiz olarak (öğüt ve ibret verici, nasîhat edici olarak) ölüm yetişir.”,“Başkalarına kalacak olan şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyiniz. Kavuşamayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyacınızdan fazla binalar yapmakla hayâtınızı harcamayınız.”, “Kim Kur’ân-ı Kerîm’denbir harf okursa, onuniçinbiriyiliksevâbıvardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.”,
“Allahü teâlâ, ancak ihlâsla yapılan ameli kabûl eder.”, “Beş şeyden evvel beş şeyin kıymetini bil: İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, meşguliyetten önce boş vaktin ve ölmeden önce hayâtın.”
, “Allahü teâlâ ezelde insanları yaratırken; ecellerini, ömürlerini ve rızıklarını takdir etmiştir.”,“İnsanların en akıllısı, ölümü çok hatırlayandır. Ölümü çok hatırlayan insana, dünyâda şeref, ahirette yüksek dereceler nasip olur.”
, “Münker ve Nekir melekleri, suâl ve cevaptan sonra meyyite (ölüye) ‘Cehennem’deki yerine bak, Allahü teâlâ değiştirerek, sana Cennet’teki yeri ihsân eyledi’ derler. Bakar, ikisini birlikte görür.”,“Kazâ-ı muallakı hiçbir şey değiştirmez. Yalnız duâ değiştirir ve ömrü yalnız ihsân, iyilik artırır.”,
“Bazı şiirler, elbette apaçık bir hikmettir…”, “Hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen alır.”, “Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır...”, “Şâir
Hassan’ın sözleri, düşmana ok yarasından daha tesirlidir…”, “Şiir, bir söz ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir...” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”)
* “Kısmetindir gezdiren yer yer seni/Arşa çıksan akıbet: Yer, yer seni/Ânın içün, ânın adı yer oldu/Önce besler, sonra kendi yer seni!..” (Şeyhülislâm İbn-i Kemâl Paşa “r. aleyh”: D. Edirne-1468, Ö. İst. 1534)* “Azrail’in ‘Naziat’ ve ‘Naşitat’ diye anılan yardımcıları ve elemanları vardır. Allahü Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ‘Andolsun Naziat’a, ruhları şiddetle çekip çıkaranlara; andolsun Naşitat’a, ruhları kolaylıkla alanlara.”, “Resûlallah (sav) buyurmuş ki: ‘Mümin ölüm döşeğinde iken melekler bembeyaz yüzleri ve beyaz giysiler içerisinde ona gelirler: Ey tertemiz olan ruh, haydi rahata, huzura, sana karşı gazapta bulunmayan Rabbe, Cennete gidelim derler. Bunun üzerine ruh da tıpkı sucunun su kabından suyun damlaması hâli gibi akar çıkar.” (Prof. Dr. Ali Muhammed Sallabi-İslâm İnanç Esaslar; Ravza Yy. İst. 2017, s. 184-185) * “Yalancı dünyâya konup göçenler/Ne söylerler ne bir haber verirler.” (Yûnus Emre “r. aleyh”)* “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber/Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?..”;
“Tahtadan yapılmış bir uzun kutu/Baş tarafı geniş, ayakucu dar/Çakanlar bilir ki bu boş tabuta/Yarın kendileri dolduracaklar. (…) Ölenler ypeniden doğarmış gerçek/Tabut değildir bu tahta kundak/Bu ağır hediye kime gidecek/Çakılır çakılmaz üstüne kapak.” (
N. Fâzıl Kısakürek “r. aleyh”)* “Artık demir almak günü gelmişşe zamandan/Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”; “…Ölüm asûde bahar ülkesidir bir rinde/Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter/Ve serin serviler altında kalan kabrinde/Her seher bir gül açar; hner gece bir bülbül öter.
” (Y. Kemal Beyatlı “r. aleyh”)* “Eyvah!.. Ne yer ne yâr kaldı/Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı/Şimdi buradaydı, gitti elden/Gitti ebede gelip ezelden.” (Abdülhak Hâmid “r. aleyh”)* “Ecel zaman tanımaz/Yaşlı ve genç ayırmaz/Seni beni kayırmaz/Ölüm vardır unutma!..”
(M. Ali Demirbaş)*“Allahü teâlânın emriyle, meyyit kabirde uykudan uyanır gibi, uyana ve göre ki, bir karanlık yerdedir. Hizmetçisine veya kendisine daima yardımda bulunan kimseye seslenip (
Bana mum getirin!) der. Asla ses ve sedâ gelmez. Hemen kendim kalkayım, derken elleri toprağa dokunur ve başı lâhd taşlarına veya tabut tahtalarına dokunur. Bunun üzerine (
Â… ben ölmüşüm!..) diye telâşlandıkta, kabir yarılıp, iki suâl meleği zuhûr eder. Bunların ağızlarından yalın ateşler ve burunlarından, siyah dumanlar çıkmakta ola. Bu hâlde, ona yakın gelip diyeler: (
Men rabbüke ve mâ dînüke, ve men nebiyyike?). Yani ‘
Rabbin kimdir ve dînin hangi dindir ve peygamberin kimdir?’ Bunlara doğru cevâb verirse, o melekler, onu Hakk teâlânın, ona rahmetiyle tebşir edip giderler. Hemen o ânda kabrin sağ tarafından bir pencere açılır ve bir ay yüzlü kişi çıkıp, yanına gelir. Bu îmânlı hâtuna bakıp şâd olur. (
Sen kimsin?) diye süâl eder. (
Ben senin, dünyâda, sabrından ve şükründen yaratıldım. Kıyâmete değin, sana yoldaş olurum) diye cevâp verir.”“…
yularını nefsinin eline kaptırmış bir ahmak öleceği zaman, gözünden perde kaldırılır. Cennet kendisine gösterilir. Güzel bir melek ona: (Ey kâfir!.. Müslümanlara gerici, şehvetleri peşinde koşanlara, ahlâk prensiplerini çiğneyenlere, ’aydın, ilerici’ diyen alçak! Yanlış yolda idin. Hak olan İslâm dînini beğenmezdin, Muhammed ‘aleyhisselâmın Allahü teâlâdan getirdiği bilgilere inanan, saygı gösteren bu Cennet’e gidecektir) der. Cennetteki nîmetleri görür. Cennet hûrîleri de: (Îmân edenler, Allahü teâlanın azâbından kurtulurlar) derler… Biraz sonra şeytân bir papaz şeklinde görünür. (Ey filân oğlu filân!.. O gelenler yalan söyledi. O gördüğün nîmetler hep senin olacaktır) der. Sonra Cehennem gösterilir. Ateşten dağları, katırlar gibi akrepleri, çiyanları vardır. Hadîs-i şerîflerde bildirilen azâbları görür. Cehennemdeki Zebânî denilen azâb melekleri, ateşten çomakla vururlar. Ağızlarından alevler çıkar. Boyları minâre gibi, dişleri öküz boynuzu gibidir. Gök gürültüsü gibi seslenirler… Kâfir bunların sesinden titreyip, yüzünü şeytâna çevirir. Şeytân korkusundan dayanamayıp, kaçar. Melekler yakalayıp şeytânı yere vururlar…Bu kâfire gelip: (Ey İslâm düşmanı!.. Dünyâda Resûlullah’a inanmadın. Şimdi de, meleklere inanmadın, mel’un şeytâna yine aldandın) derler…Boynuna ateşten zincirler takıp, ayaklarını başından aşırıp, sağ elini sol böğrüne, sol elini sağına sokup, arkadan çıkarırlar…Bağırır, dünyâdaki yaltakcılarını çağırır…Zebânîler cevâb verip: (Ey kâfir, ey Müslümanlarla alay eden ahmak!.. Yalvarmak zamanı geçti. Artık îmân kabûl olmaz, duâ kabûl olmaz. Küfrünün cezâsını ç ekmek zamanı geldi) derler…Dilini ensesinden çekerler. Gözlerini çıkarırlar. Türlü türlü çok acı azâblar yaparak, habîs rûhunu alır, Cehennem’e atarlar…” (
Muhammed bin Kutbüddîn-i İznikî-“Miftâh-ul-Cennet (Cennet Yolu) İlmihâli”= İslâm Ahlâkı-H. Hilmi Işık, s. 336, 338’den)
aygıdeğer Okuyucularımız!..Yukarıda “
serlevha” hâlinde sunduğumuz “
âyet-i kerîme”, “hadîs-i şerîfler” ve diğer seçilmiş öz bilgileri okuduğunuzda; hemen her akşam TV haberlerini dinlerken “
Korona virüsü” sebebiyle vaki ölümler karşısında yüreğinizin “
cız!” ettiğini hissettiğiniz gibi, muhtemel bir duyguya kapılmışsınızdır. Bu satırların yazarı ise bütün bunların ötesinde, bir de “
60 Yıllık Arkadaşları” olan isimleri bir-bir peşisıra kaybettiğinde neler düşünmez ve nasıl kahrolmaz ki?..Önceki sene 6 Ocak’ta
Mümin, bu sene 23 Nisan’da
Hüseyin ve 5 Haziran’da ise
Köksal… İşte bu his ve düşüncelerdir ki, bize aşağıdaki mısraları yazdırdı; diyoruz ve onlar ile bilcümle ölmüşlerimize gâni-gâni rahmetler, geride kalanlara sabr-ı cemîl ve ecr-i cezîler niyâz eyliyor ve de bu
“ağıt/şiirimiz” ile
Sizleri başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = “Mümin”(*), “Hüseyin”(**), “Köksal”(***); “60 Yıllık” arkadaş;Bir “Elvedâ!..” demeden, “çekip gittiniz” kardaş; “10 yıl aynı sınıf”ta; hep dost olduk, hep sırdaş!..“Hayât Çarkı” öğüttü, bir yerlere savurdu; Bir “hastalık-birkaç dert”, gözlerden sel etti yaş!.. “Mümin”(*), “Hüseyin”(**), “Köksal”(***); “Ticaret”in “Üç As”ı; “Yakışıklı Muhacir”, sınıfın en “Klâs”ı; “Akademi Tahsili”, “gurbetlik” baş belâsı!..“Hayât Çarkı” öğüttü, bir yerlere savurdu; Ankara “mezun” etti, “diplomalar” en hası… “Mümin”(*), “Hüseyin”(**), “Köksal”(***); “Kasım Hoca” gözdesi; “İyi notlar” onlara, bize kalır yüzdesi; “İbrahim’ler”(****) takdirlik, “Bektaş”ın hep gür sesi!..“Hayât Çarkı” öğüttü, bir yerlere savurdu; “Mümin: Mali Müşavir”, SMMO’nun neş’esi!.. “Bektaş(****), “Hüseyin”(**), “Köksal”(***); “Üç Bankacı/Seçilmiş”;Bu “meslek” onlar için, sanki “kaftan” biçilmiş; Bir “künyede: Ziraat”, ikisinde ise “İş”…“Hayât Çarkı” öğüttü, bir yerlere savurdu; Şu “Korona Devri”de, gidiş var ya son gidiş!.. “5-10 sihrî yakın”dan, gayrısından kopardı; Ne “câmi”, ne “cemâat”; ne de “arkadaş” vardı; Kim ağlıyor, kim yaslı; yüzleri maske sardı!..“Hayât Çarkı” öğüttü, bir yerlere savurdu; Biri “Kıran”da iken, biri “Tekne…”ye vardı!.. KAYIKÇ’Ali haberi, “Bektaş Ağa”(****)mız verdi; “65’lik Zincir”ler, bizi “eve” gönderdi; Önce “Mümin-Hüseyin”, sonra kim “Köksal” derdi?..DEREBAHÇELİ söyle, “Hayât Çarkı” bi durdu:Bir “Kıranköy”, bir “Tekne…”, mezar-mezar savurdu!.. = E K =“5 ŞEYDEN EVVEL” vardır, buyruldu “5 KIYMETLİ”:“GENÇLİK-SAĞLIK-ZENGİNLİK”, “BOŞ VAKİT” ile “HAYÂT”;“ÖLÜMÜ ÇOK HÂTIRLA”, bu “ŞEREF” âlâmetli…Herbir şey senin olsa, bil ki fâni kâinat;“Kabir”: “İkinci Durak”, “Berzâh”: “Bir geçiş yurdu!..”-------------------------------------------------------------- (*):
Mümin Yurtsever
(**):Hüseyin Balcıoğlu
(***): Köksal Akhun
(****): İbrahim’ler: İbrahim Bektaş, İbrahim Muştalı
=======================================================================