DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI “YAŞ 75”, “YARI-YOL”U DA AŞTIM!.. (“14 Ağustos”: Bugün benim “Doğum Günü”m Dostlar) * “Mal ve dünyâdan size verilen şey, yalnız hayâtta bulunduğunuz müddetçe, onunla geçinmektir. Îmân edip Rablerine tevekkül edenler için âhirette Allahü teâlânın indinde dünyâ nîmetinden hayırlı ve dâimî çok sevâb vardır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Şûrâ Sûresi, âyet 36)
* “Dünyâ hayâtı, oyun ve boş şeylerdir. Allah’tan korkanlar için âhiret hayâtı elbette hayırlıdır. Böyle olduğunu niçin anlamıyorsunuz?” (K. Kerîm; En’âm Sûresi, âyet 32)
* “Her ümmet için takdir edilen bir ecel vardır. Onların ecelleri geldiği zaman onu bir saat ileri ve geri alamazlar.” (K. Kerîm; A’râf Sûresi, âyet 34)
* “Eğer Allah insanları zulüm ve küfürleri yüzünden hesaba çekiverseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat Allah, onları (kendilerine takdir edilmiş) ecel-i müsemmâya kadar geciktirir. Onların ecelleri geldiği zaman ise onlar ne bir saat geri kalabilirler, ne de ileri alabilirler.” (K. Kerîm; Nahl Sûresi, âyet 61)
* “Her canlı, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihân olarak şer ve hayr ile deneyeceğiz, hepiniz sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Kur’ân-ı Kerîm; Enbiyâ Sûresi, âyet 35)
* “Kim ki, Rabbinin rızâsını, O’na kavuşmayı diliyorsa, sâlih karşılıksız bir amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibâdete hiçbir kimseyi ve hiçbir şeyi ortak etmesin!” (Kur’ân-ı Kerîm; Kehf Sûresi, âyet 18)
* “O, hanginizin daha güzel iş (ameller) yapacağınızı denemek için ölümü ve hayâtı yarattı.” (Kur’ân-ı Kerîm; Mülk Sûresi, âyet 2’den)
* “Allah’ın izni olmadıkça kimseye ölüm yoktur. Ölüm, vâdesi yazılmış şaşmaz bir yazıdır.”, “Her nefs (canlı) ölümü tadacaktır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet 145, 185’ten)
* “Her nerede olursanız ölüm size yetişir, göklere yükselmiş burçlarda (kalelerde) bile olsanız!” (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet 78’den)
* “Küllü nefsîn….. ve ileynâ türce’ûn!” (Her nefis, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olarak şer ve hayr ile deneyeceğiz; hepiniz sonunda bize döndürüleceksiniz!..” (Kur’ân-ı Kerîm; Enbiyâ Sûresi, âyet 35)
* “Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması hep yazılıdır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Fâtır Sûresi, âyet 11)
* “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir.” (Kur’ân-ı Kerîm; Cuma Sûresi, âyet 8)
*“Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkor, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek (…) için nice âyetler, ibretler vardır.” (Kur’an-ı Kerîm; Zümer Sûresi, âyet 42’den)
* “Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhiret için yaratıldınız.”; ”Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar çalış. Âhiret için orada sonsuz kalacağına göre çalış. Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itâat et. Cehennem’e dayanabileceğin kadar günâh işle.”; “Âhirette olacaklardan sizin bildiklerinizi hayvanlar bilselerdi, yemek için et bulamazdınız.”; “Bu dünyâda insan kimi severse, âhirette onunla beraber olacaktır.”; “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. İnsanlara vâiz olarak (öğüt ve ibret verici, nasîhat edici olarak
) ölüm yetişir.”; “Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hâtırlayınız!”; “Gece-gündüz, ölümü hâtırlayan kimse, Kıyâmet Günü şehîdler yanında olacaktır.”; “Ölmeden evvel ölünüz. Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz!”; “Ölümü çok hatırlayınız. Onu hatırlamak, insanı günâh işlemekten korur ve âhirete zararlı olan şeylerden sakınmağa sebep olur.”, “İnsanlara vâiz olarak (öğüt ve ibret verici, nasîhat edici olarak) ölüm yetişir.”, “Başkalarına kalacak olan şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyiniz. Kavuşamayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyacınızdan fazla binalar yapmakla hayâtınızı harcamayınız.”, “Kim Kur’ân-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevâbı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.”,
“Allahü teâlâ, ancak ihlâsla yapılan ameli kabûl eder.”, “Beş şeyden evvel beş şeyin kıymetini bil: İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, meşguliyetten önce boş vaktin ve ölmeden önce hayâtın.”
, “Allahü teâlâ ezelde insanları yaratırken; ecellerini, ömürlerini ve rızıklarını takdir etmiştir.”, “İnsanların en akıllısı, ölümü çok hatırlayandır. Ölümü çok hatırlayan insana, dünyâda şeref, âhirette yüksek dereceler nasip olur.”
, “Münker ve Nekir melekleri, suâl ve cevaptan sonra meyyite (ölüye) ‘Cehennem’deki yerine bak, Allahü teâlâ değiştirerek, sana Cennet’teki yeri ihsân eyledi’ derler. Bakar, ikisini birlikte görür.”, “Kazâ-ı muallakı hiçbir şey değiştirmez. Yalnız duâ değiştirir ve ömrü yalnız ihsân, iyilik artırır.”,
“Kader, tedbir ile sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan duâ, o belâ gelirken korur.”, “Kazâ-i muallâkı, hiçbir şey değiştiremez. Yalnız, duâ değiştirir ve ömrü, yalnız ihsân, iyilik arttırır.”,
“Allahü teâlâ, insanları yaratırken, ecelleri, ömürlerini ve rızıklarını takdir etmiştir.”, “Bazı şiir
ler, elbette apaçık bir hikmettir…”, “Hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen alır.”, “Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiir
ler de vardır...”, “Şâir Hassan’ın sözleri, düşmana ok yarasından daha tesirlidir…”, “Şiir,
bir söz ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir...” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”)
* “Öldükten sonra yaşamak isterseniz, ölmez bir eser bırakınız.” (Hz. Ali “r. anh”)
* “Dünyâ hayâtı, iş yapacak zamandır. Keyf yapacak, eğlenecek zaman ilerde gelmektedir. Orada dünyâda yapılan işlerin karşılığı ele geçecektir.”,
“Dünyâ hayâtı pek kısadır ve sonsuz muâmele ona bağlıdır. Mes’ûd o kimsedir ki, bu kısa fırsatı büyük nîmet bilir ve âhiret işlerini bu kısa zamanda gerektiği gibi yapar. Yolculukta lâzım olan azığını hazır eder.” (İmâm-ı Rabbânî “r. aleyh”)
* “Vardım ölenler katına, baktım ecel heybetine/Nice yiğit murâdına, eremeyip ölmüş yatar.”,
“Yalancı dünyâya konup göçenler/Ne söylerler ne bir haber verirler.” (Yûnus Emre “r. aleyh”)
* “Kısmetindir gezdiren yer yer seni/Arşa çıksan akıbet: Yer, yer seni/Ânın içün, ânın adı yer oldu/Önce besler, sonra kendi yer seni!..” (Şeyhülislâm İbn-i Kemâl Paşa “r. aleyh”)
* “Azrail’in ‘Naziat’ ve ‘Naşitat’ diye anılan yardımcıları ve elemanları vardır. Allahü Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
‘Andolsun Naziat’a, ruhları şiddetle çekip çıkaranlara; andolsun Naşitat’a, ruhları kolaylıkla alanlara.”, “
Resûlallah (sav) buyurmuş ki: ‘Mümin ölüm döşeğinde iken melekler bembeyaz yüzleri ve beyaz giysiler içerisinde ona gelirler: Ey tertemiz olan rûh, haydi rahata, huzura, sana karşı gazapta bulunmayan Rabbe, Cennete gidelim derler. Bunun üzerine rûh da tıpkı sucunun su kabından suyun damlaması hâli gibi akar çıkar.” (Prof. Dr. Ali Muhammed Sallabi-İslâm İnanç Esaslar; Ravza Yy. İst. 2017, s. 184-185) * “Ecel zaman tanımaz/Yaşlı ve genç ayırmaz/Seni beni kayırmaz/Ölüm vardır unutma!..” (M. Ali Demirbaş-Türkiye Gzt)*“Allahü teâlânın emriyle, meyyit kabirde uykudan uyanır gibi, uyana ve göre ki, bir karanlık yerdedir. Hizmetçisine veya kendisine daima yardımda bulunan kimseye seslenip (
Bana mum getirin!) der. Asla ses ve sedâ gelmez. Hemen kendim kalkayım, derken elleri toprağa dokunur ve başı lâhd taşlarına veya tabut tahtalarına dokunur. Bunun üzerine (
Â… ben ölmüşüm!..) diye telâşlandıkta, kabir yarılıp, iki suâl meleği zuhûr eder. Bunların ağızlarından yalın ateşler ve burunlarından, siyah dumanlar çıkmakta ola. Bu hâlde, ona yakın gelip diyeler: (
Men rabbüke ve mâ dînüke, ve men nebiyyike?). Yani ‘
Rabbin kimdir ve dînin hangi dindir ve peygamberin kimdir?’ Bunlara doğru cevâb verirse, o melekler, onu
Hakk teâlânın, ona rahmetiyle tebşir edip giderler. Hemen o ânda kabrin sağ tarafından bir pencere açılır ve bir ay yüzlü kişi çıkıp, yanına gelir. Bu îmânlı hâtuna bakıp şâd olur. (
Sen kimsin?) diye süâl eder. (
Ben senin, dünyâda, sabrından ve şükründen yaratıldım. Kıyâmete değin, sana yoldaş olurum) diye cevâp verir.”(
Muhammed bin Kutbüddîn-i İznikî-“Miftâh-ul-Cennet (Cennet Yolu) İlmihâli”= İslâm Ahlâkı-H. Hilmi Işık, s. 336’den)
* “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber/Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?..”;
“Tahtadan yapılmış bir uzun kutu/Baş tarafı geniş, ayakucu dar/Çakanlar bilir ki bu boş tabuta/Yarın kendileri dolduracaklar. (…) Ölenler yeniden doğarmış gerçek/Tabut değildir bu tahta kundak/Bu ağır hediye kime gidecek/Çakılır çakılmaz üstüne kapak.” (
N. Fâzıl Kısakürek “r. aleyh”)
* “Artık demir almak günü gelmişşe zamandan/Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”;
“…Ölüm asûde bahar ülkesidir bir rinde/Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter/Ve serin serviler altında kalan kabrinde/Her seher bir gül açar; hner gece bir bülbül öter.” (Y. Kemal Beyatlı “r. aleyh”)
* “Eyvah!.. Ne yer ne yâr kaldı/Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı/Şimdi buradaydı, gitti elden/Gitti ebede gelip ezelden.”
(Abdülhak Hâmid “r. aleyh”)* “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!”
(Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, s. 9)* “Âsâr-atîk: Eski eser” (Sözlük) aygıdeğer Okuyucularımız!..Müsaadenizle bugün bu köşeyi
“kendim için” kullanmak ve geride bıraktığım
“74 yıl” ile ilgili bir
“muhasebe” yapmak ve dolayısıyla da bu
“Doğum Günü”mdeki his ve düşüncelerimi
Sizlerle paylaşmak istiyorum…Yıllar önce idi. Yaşımın 45’e ulaştığı günlerde…Bir “
destan/şiir” kaleme almıştım. Adı
“Kitâbe-i Seng-i Hayat” idi. (Bkz:
Samsunlu Halk Şâirleri-Ali Kayıkçı; Samsun-1991, s. 241-249
) Onun son dörtlüğünü şöyle bitirmiştim:
KAYIKÇI yaş kırk beş, kırk beş de kıt’a; Devamı gelir mi baksak berata; Müdürken memurluk, noktaladık da;Hamd-ü senâ artık, “Abilerdeyim…” Rabbim ihsân etti; 40’lı yılları da bir-bir tamamlayıp, 50-60 derken 70’lere kavuştum.
“Âşık Ali Kayıkçı (Derebahçeli) olarak
“25. Sanat ve 50. Doğum Yıldönümü”ne ulaştığım 1996 senesinde
, “Fidan” isimli eserimin 3. baskısında, hayâtımın bundan sonraki bölümünü şu mısralarla dile getirdim
(Ayrıca bkz: “
Mahalleden Bölgeye Samsun/2-Ali Kayıkçı; Samsun-2000, s. 45” ve “
Hem Okudum Hem de Yazdım/3-Ali Kayıkçı; Samsun 2015, s. 412-413”
): “Bu dünyâda, elli sene kışladım; İlkokula ben Samsun’da başladım; Evliliği, Ankara’da düşledim; Seyran edip, ahaliye bakınca; Taşlar atıp, kendi nefsim taşladım… 91’de, emekliye yazıldım;94’de, Refah’ta geçti adım; Vehbi Gül’le seçilmekti muradım; Eller gitti, bizler kaldık geriye; Yeni Samsun Gazetesi’nde yâdım… “SMM’”de, kayıtlıyım her dâim; Gündoğdu’da, idarede mesaim; Kâr milyarda, benim de var bir payım; Hem okudum, hem de yazdım burada; Nice eser, bir güzelce işledim… KAYIKÇI der, “Sanat Yılın” yirmi beş;(20) eser, cahilliğe tebelleş;Yiğit isen, işte meydan çık güreş;İlim çokmuş, ömür kısa n’eyleyim?Ben cehlimi, dosya- dosya fişledim… 55…60 derken, sene geldi 64’e ve bu günlere…Geçen hafta kaleme aldığım
“Yaş Günüm” başlıklı ve 3 kıtadan oluşan bu şiirimi de
Sizlerle paylaşmak (ilk iki dörtlükte anne-baba ve kardeşlerden bahsederken son dörtlükte 3. torunun yaşattığı sevinci dile getirmek) istedim. Kalbî sevgi ve saygılarımla…
* - * - * - * - * - Eyvah 63 sene, geride kaldı; Ana-baba, kardeşler; tamam 9 can;Kimini bu ellerim, mezara saldı; Bitti nice hayâlim, geçti heyecan; Bak omuzlarım çöktü, boyum kısaldı… Ana, baba, abla var; bir de ağabey; Derebahçe beşinci, yolunu gözler; Sabah-akşam seslenir: Gelsene sen hey!..Emine ablacığım, şu “Kıranköy”ler; Kimi mezarlık sanır, demez son vatan… KAYIKÇ’Ali “Zeynep Kız”, elin uzattı; Bursa’lardan yol gözler, hediye hazır;Hüzünler arasına, sevinçler kattı; İnsan olmak bu işte: Gözyaşı-huzur; Güneş hep aynı güneş, doğan ve batan…” aygıdeğer Okuyucularımız!..Bir zamanlar “
Yaş 65 Yolun Yarısı Eder” demiştik. (Bkz: “
Yaş 65 Yolun Yarısı Eder/1-Ali Kayıkçı; Ocak 2012, 232 sy.) Elhamdülillah, bu yarı yolu da aştık ve inşâ’Allah-u Rahmân,
Kadir Sûresi’nde haber verilen “
müjdeyi”, Ramazân-ı şerîflerde birkaç defa aşarak “mânevî asırlık ömürlere” de ulaştık…Diyorum ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığım aşağıdaki mısralarım ile
Sizleri başbaşa bırakıyoruz… Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = =“Tam 71 sene”, geride kalan;“Anne-Baba” göçtü, bu “hayât yalan”;Bir “Defter” verildi, Sen de “oyalan!..” (…) Mısralarıyla başlayıp:
KAYIKÇ’Ali der ki, “hesap” ortada;Şu “Şeytân ABD”, “Kasap” ortada;“Obama-Trump”muş, “nisâb” ortada!..Kâh “Günâha dalmış-Tûl-i emel”e;“FETÖ”yü tutmuşlar, “ucuz amele!..” Mısraları ile sona eren ve o aylarda köşe yazdığımız
“Denge Gazetesi”nin 16.08.2017 günlü nüshası 13’üncü sayfasında yayınlanmış bir şiirle noktalamıştık.Aradan geçen koskoca üç yıl içinde yeni-yeni şiirler kaleme alırken yeni-yeni kitaplar da yayınladık ve bâzılarının da ön hazırlıklarını yaptık. Bu ön hazırlıklarını yaptığımız kitap serisinden “
75’E DOĞRU/2” ve “
YAZDI-YAZDIM/6”da da bu şiirlerimize aynen yer verdik.Diyoruz ve şimdi de bu “
3 Çeyrek Asırlık” ömrün “
Yaş Günü” vesilesiyle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Sizleri başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = ( 1 ) = = = “Yaş 75”, “yarı-yol”u da aştım; “Hamsiköy-Samsun”a, göçle ulaştım;“4 yıl Ankara”da, “tahsil” dolaştım!..“Memuriyet” derken, “evlilik” geldi; “Cicim Ayları”ydı, elbet güzeldi!.. Ardından “İstanbul”, “vatanî görev”;“Eyüp Sultan” mekân, kiralık bir ev; “Oku… Yazmak” derken, “Nâşir”liği sev!..“Kan Pıhtısı/Bir’Ki” aklımı çeldi; Önce “Adım Adım”, “İhracat” seldi!.. “Kitap Satışları”, “Serhan”a rızık; “Mama”ydı, “vitamin”, bebeye azık; Sonra “yasak” geldi, yazık mı yazık!..“İşime-aşıma”, karışan eldi;“Ankara” böylece, sanki yüceldi!.. = = = ( 2 ) = = = “Kan Pıhtısı” oldu, “İslâm’a Göre…”;“Şelâle” çağlattı, duydu her yöre; “Anadolu” nire, “Almanya” nere?..Onca “yorgunluğu”m, “tebrikler” aldı; Bana “moral” para, “Nâşir”e kaldı!.. “Ankara-İstanbul”, sonrası “Samsun”;“Baba Toprağı”nda, artar nüfusun; “Bir-İki-Üç” derken, tamam “Dört Tosun!..”“Bahçeye-Tarlaya”, yeni “kök” saldı; “Dede-Nine-Baba”, “tatlı masal”dı!.. “Çeyrek Asır” derken, “Çile ve Huzur”;“Onbuçuk Atali”, yeni-nevzuhur; “Bir Elma… Yarası”, “tefrika” hazır!..“Bizam Sayfa-Fidan”, “Türkiye” baldı; “Cemiyet” bu bal’a, kaşığı çaldı!.. “Gürses”ten peşpeşe, yayın furyası; “Tefrika-Romanlar”, taşranın hası; “Samsunlu Şâirler”, yazar duâsı!..Sonra “Kültür-Sanat”, edebî daldı; “Güldede…” gençlerin, aklında kaldı… = = = ( 3 ) = = = Sene 2005, yepyeni eser; “Şâirler-Yazarlar”, gözönüne” ser; “Türk Destanları”yla, ne “Aferinler!..”“Mânevî Mimarlar”, “Samsun’un Sesi”;“5-55 Yıldız”, sardı herkesi!.. “Yaş 65” dedim, “Yolun Yarısı”;Hoşlandı kocamış, kocakarısı; Gençler: “Bizlere de”, dedi “darısı!..”“…Okudum-Yazdım”da, “bilgi” kümesi;“Sen Destanı Yazdın”, “yiğit” tepesi!.. “…Ve Millet Destanı”, “15 Temmuz”a; “Millet’e alkış” var, “kargış: Domuz”a; “Genç-İhtiyar-Polis”, omuz-omuza!..“FETÖ” dedikleri, “Coni Zokası”;“Siyon”la birlikte, tezden çekesi!.. “Mert Irmağı-Pontus”, “dünden bugüne”;“Haçlı-Yonan” havlar, duyulur yine; “Savaşa hazırız”, aynen düğüne!..“Ayasofya”nın da, düştü takkesi; “Halime Kız” sardı, inan herkesi!.. “75’e Doğru”, yepyeni seri; “Şiirlerin vardır, hikâye”-teri; “Kovit-19”un, başka eseri…“Umre-Hac” yasaktır, “Kâbe” görmesi; “Ravza”ya hacının, artık girmesi!.. KAYIKÇ’Ali der ki, “3 Çeyrek” oldu; Kâh sevinç-kederden, gözlerim doldu; “Yazdı-Yazdım” ile, bir bakın n’oldu?..“Kültür-Sanat”ın bu, son “âine”si; “Çentoğlu”ndan gayrı, duyulmaz sesi!..